Nakışı Yüreğine İşle
Bizler yaşadığımız süre içerisinde o kadar çok güzellikler var ki, ama bu güzellikleri görmesini ve anlamasını bilene. Çünkü pek çok insan, bu güzellikleri yaşadığı halde bunun farkında değil. Güzelliklerin farkında olmadığı gibi de, insanlar kendilerinden ve çevresinden rahatsız olmakta ve fuzuli yere isyan etmektedir. Her şey kötüymüş gibi dünyaya güzel bakmamaktadır. Daha doğrusu insan bir şeyi nasıl görmek istiyorsa, o şeyler ona öyle gelir. Herhangi bir unsuru güzel görmek istediği zaman, yaşamı güzelleşir, hayattan zevk alır. Ama herhangi bir şeyi kötü görmek istediğinde ise, hayattan alacağı zevkten uzaklaşır ve bütün yaşadıkları o insana kabus gibi gelir.
Güzelliği, yüreğinle görmek gerek. İçtenlikle ve sevgiyle dünyaya bak ki, hayatın her daim güzel olsun. Öyle bir bak ki, baktığın her yerde olan güzellikleri hissedesin. Oradaki tüm güzellikleri yüreğine bir nakış gibi işle. Öyle bir işle ki, tüm gelecek nesillere, işlediğin bu nakış örnek olsun.
Aslında bunlar, bütün insanların içinden geçen istekler dilekler ve arzulardır. Herkes bu istekleri dilekleri ve arzuları içinden geçirdiği halde, her nedense bunları yapmaktan geri kalır. Bir şeyler sanki onu engeller. Aslında hayatında engellenecek bir şey yoktur. Çünkü hayat şartları inişli ve çıkışlıdır. Bu durumu kabul ettiğiniz zaman, dünya üzerindeki yaşam tarzınız biraz daha değişir. Unutmamak gerekir ki insanlar yaşarken hayatlarında hiçbir şey dümdüz gitmez. Muhakkak inişler ve çıkışlar olacaktır. Hayatında zorluk yaşayamayan hiçbir insan yoktur. Her insan yaşamının bir bölümü de muhakkak belli zorluklarla karşılaşmıştır ve karşılaşmaktadır. Önemli olan bu zorlukları kabul etmek ve gerektiği gibi karşılayıp gerektiği gibi davranmaktır. Yani hemen pes etmemektir. Mücadele edip, o mücadelenin hakkını vermektir.
Güzelliği yüreğine işlemek demek, dünyaya iyi gözle bakmak demektir. Her şeyi güzel görmektir. Bir insan güzel görmeye kendisinden başlarsa eğer, bütün dünyadaki her şeyi güzel görür ve dünya üzerinde kötülük denen bir şey kalmaz. Çünkü kötülüğü, güzellikler yok eder ancak.
Maalesef şöyle bir baktığımızda etrafımıza, o kadar çok kötü olaylar var ki, bir an dünya üzerinde insanlığın bittiğini düşünüyoruz. Açlıkla baş başa kalmış insanlar, yoksulluktan çocuklarını yetiştiremez olmuşlar. Savaşlar, terör belaları, insanları kasıp kavurmaktadır. Yerli yersiz boş yere işlenen cinayetler, pek çok insanın hayatının sona etmesine sebep olmaktadır. Özellikle, kuşaklar arasında oluşan çatışmalar, aileler arasındaki bağları koparmakta, saygı ve sevgiyi ortadan kaldırmaktadır.
Peki biz ne ara bu hale geldik?
Yani insanoğlunun bir kısmı hep böyle miydi?
Aslında dünyanın kuruluşundan günümüze kada süregelen zaman zarfı içerisinde, kavgalar ve savaşlar hep vardı. Habil ile Kabil'in kavgası da bu kavgalardan değil miydi?
Biz neden iyiliği yüreğimize nakış nakış işlemiyoruz. Bizler neden sevgi ve saygıyı yüreğimizde taşıyarak insanlığa sunmuyoruz. Öyle bir bahçe oluşturalım ki, bu bahçe içerisindeki güzellikler her daim meyve versin.
Unutmayalım ki biz dünyaya nasıl bakmak istersek, her şeyi o şekilde görürüz.