1857 tarihinde Diyarbakır’da doğan ve ömrünü kütüphaneciliğe adayan Ali Emîrî, 23 Ocak 1924’te yaşama veda etti. Sevenleri, bundan tam 101 yıl önce hayatını kaybeden Ali Emîrî’yi anmaya devam ediyor.
YAKINLARINDAN İLİM VE BİLİM EĞİTİMLERİ ALDI
1857'de Diyarbakır'da doğan ve Divan sahibi, şair Seyyid Mehmed Emîrî Çelebi'nin torunlarından olan Ali Emîrî, özellikle yakınlarından ve akrabalarından önemli eğitimler gördü. Hem ilim hem de bilim eğitimleri gören Ali Emîrî, edindiği tecrübeleri günlük yaşamında da kullanmaya özen gösterdi.
HAT SANATLARI VE BAZI LEVHALARI DİYARBAKIR’DAKİ CAMİLERE ASILDI
Ali Emîrî, amcası Fethullah Feyzi Efendi'den ve büyük amcası Şaban Kâmil Efendi'den alet ilimleri (o çağın en büyük yenilikleri olan telefon, telgraf, telsiz) ve hat dersleri, Şirvan Kaymakamı olan dayısından Farsça dersleri aldı. Öte yandan 1875’te telgrafçılık kurslarına katılarak telgrafçı oldu. Kimi kaynaklarda ise hat sanatı ile uğraştığı ve yazdığı bazı levhaların Diyarbakır'daki camilere asıldığı aktarılır. Yaşamı boyunca hem topluma hem de insanlığa büyük hizmetler sunan Diyarbakırlı Ali Emîrî, aradan geçen 101 yıla rağmen, bugün bile önemini korumaya devam ediyor.
BİLİNEN EN ESKİ TÜRKÇE SÖZLÜK OLAN DİVÂNU LÜGATİ'T-TÜRK’Ü BULDU
Bilinen en eski Türkçe sözlük olan Divânu Lügati't-Türk adlı eserin orijinal tek kopyasını bularak kültür hayatına kazandıran kişi olan Ali Emîrî, ömrünü de kitaplara adadı. Kütüphaneciliğe ve kitap arşivine kıymet veren Ali Emîrî, her daim Diyarbakır’ın kıymetlisi olarak bilinmeye devam ediyor.
Otuz yıl kadar Osmanlı Devleti'nin değişik eyaletlerinde memuriyet yapan ve gittiği yerlerde nadide kitapları toplayan Ali Emîrî, oluşturduğu büyük kitap koleksiyonunu devlete bağışlayarak İstanbul'daki Feyzullah Efendi Medresesi'nde "Millet Kütüphanesi"ni kurdu. Ali Emîrî; ömrünün sonuna kadar kütüphanenin idareciliğini yürüttü. Esasen Ali Emîrî bu eseri sadece devlete bağışlamakla kalmamış, birbirinden zorlu koşullarla bir araya getirdiği nadide eserleri de milletine kazandırmıştır. Bu sebeple kurduğu kütüphaneye verdiği “Millet” ifadesi de hiç şüphesizdir ki buradan kaynaklanmaktadır.
KURDUĞU KÜTÜPHANEYİ MİLLETE ADADI, ADINI “MİLLET KÜTÜPHANESİ” KOYDU
Ali Emîrî Efendi, 16 bin eserden oluşan özel kitap koleksiyonunu 1916 yılında Fatih'te Feyzullah Efendi Medresesi'ne bağışladı. Kütüphaneye kendi adının verilmesi önerisini reddetti ve bu eserlerin "milletin malı" olduğunu söyleyerek "Millet Kütüphanesi" adını verdi. Ömrünün sonuna kadar Millet Kütüphanesi'nde "kütüphane nazırı" olarak görev yaptı. Gerek Divânu Lugâti't-Türk'e sahip olmak için Macar İlimler Akademisi'nden gelen para teklifini, gerekse kütüphaneyi satın almak için Fransa'dan gelen teklifi reddetti. Ali Emîrî, 23 Ocak 1924'te Fransız Hastahanesi'nde öldü. Mezarı Fatih Camii haziresindedir.