33 medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Yaşamın hiçbir zaman bitmediği bu kadim kentte yaşamış uygarlıklardan günmüze kalan tarihi yapılar, gelenekler kadar farklı efsaneler de kalmıştır. Halk arasında varlığına kesin doğru gözüyle bakılan bu efsaneler, yöre halkının yaşam biçimleriyle doğrudan ilişkilidir. İşte Diyarbakır’da birçok halk efsanesinden biri olan ve asırlardan beri anlatılan Kepoz (Cin) Efsanesinin tamamı…

Diyarbakır Fotoğrafıı

DİYARBAKIRLI HACI YUSUF EFENDİ’NİN TUTSAK ETTİĞİ CİN
Efsaneye göre, Diyarbakırlı Hacı Yusuf Efendi diye bir adamın cins bir atı varmış. Her sabah bu atın son derece bitkin olduğunu görüyormuş. Geceleri birinin ona binerek koşturduğunu anlamış. Bir akşam atın sırtını çok yapışkan olan bir madde ile sıvamış. o gece gelen cin atın sırtı sıvandığı için kaçamamış ve ertesi sabah yakalanmış. Bu kocaman memelerini omuzlarına atmış uzun dağınık saçlı ve iri yarı bir kadın kılığındaymış. Hacı Yusuf Efendi hemen onun saçından bir parça keserek saklamış. Böylece cin o evin kölesi olmuş ve altı buçuk yıl bu eve hizmet vermiş. 

KEPOZ KADININ İNTİKAMI VE ÖZGÜRLÜĞÜ
Gel zaman git zaman bir gün evdeki kadınlar hamama gitmişler. Evin altı aylık bebeğini de cine bırakmışlar. Cin onlar hamamdayken evin her yerini arayarak saçını bulmuş. Altı aylık bebeği de kaynayan süt kazanına atarak hamama gitmiş. Orada yıkanan ev sahibi kadına, “Saçımı buldum artık özgürüm. Bebeğinizi de kaynayan süt kazanına atarak öldürüp beni yıllarca köle yapmanızın intikamını aldım” demiş ve ortadan kaybolmuş.

KAPOZ NEDİR?
Efsanelerde "Kapos", "Kepoz", "Karabasan", "Karakura" adlarıyla da bilinen bir varlıktır. İnsan şeklinde ama şekil bozukluklarıyla çirkin ve korkutucudur. Kocaman memelerini omuzlarına atmış, uzun ve dağınık saçlı, iri yarı bir kadın olarak tasvir edildiği efsaneler de vardır. Kara keçi ve kedi, köpek v ehatta insan kılığına da girebilir. Alkarısı gibi özellikle bebeklere ve atlara musallat olur. Kepoz, genelde uyku halinde gelir.
 

Muhabir: Remziye ÇELİK