Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve Diyarbakır: 1

Saygıdeğer Okurlarım,

Bugün sizlere Diyarbakır’ın Kurtuluş Savaşı’ndaki yerini anlatacağım. Bu konuya en iyi ve en kesin kaynak Mustafa Kemal Atatürk’ün yazmış olduğu 1919-1927 Dönemlerindeki konuları anlatan ‘‘Nutuk’’ adlı eseridir.

 

Mustafa Kemal’in Nutuk’unda aktardığına göre, milli teşkilatın kurulması ve milletin uyarılması için Havza’dan Amasya’ya geçer ve 28 Mayıs 1919 tarihinde valilere ve bağımsız mutasarrıflıklara, Erzurum’da 15. Kolordu Komutanlığı’na, Ankara’da 20. Kolordu ve Diyarbakır’da 13. Kolordu Komutanlıklarına, Konya’da Ordu Müfettişliği’ne şu yolda birer genelge gönderir:

 

‘‘İzmir’in ve maalesef bunun arkasından da Manisa ve Aydın’ın işgali, gelecekteki tehlikeyi daha açık olarak sezdirmiştir. Yurt bütünlüğümüzün korunması için, milletçe gösterilen tepkinin daha canlı ve sürekli olması gerekir. Yaşayışımızda ve milli bağımsızlığımızda gedikler açan işgal ve ilhak gibi olaylar, bütün millete kan ağlatmaktadır. Izdıraplar dindirilemiyor. Sindirilmesi ve katlanılması mümkün olmayan bu duruma derhal son verilmesinin bütün medeni milletlerle büyük devletlerin adalet ve nüfuzundan sabırsızlıkla beklendiğini göstermek maksadıyla, önümüzdeki hafta içinde ve çeşitli illere göre, Pazartesi başlayıp, Çarşamba günü müracaatın arkası alınmak üzere, büyük ve heyecanlı mitingler yapılarak millî gösterilerde bulunulması, bunun bütün kasaba ve köylere yaygınlaştırılması, bütün büyük devletlerin temsilcileriyle Bâbıâli’ye etkileyici telgraflar çekilmesi, yabancıların bulunduğu yerlerde yabancılarda etki altına alınmakla birlikte, düzenlenen millî gösterilerde terbiye ve ağırbaşlılığın titizlikle korunması, Hristiyan halka karşı saldırı, gösteri ve düşmanlık gibi tavır ve davranışlarda kaçınılması zaruridir. Yüksek şahsiyetinizin bu konularda duyarlı ve etkili bulunmaları dolayısı ile işin iyi idare edileceğine ve başarıya ulaşacağına bendenizin tam bir güveni vardır. Sonuçtan haberdar buyrulmamı rica ederim.’’

 

Daha sonraki günlerde Atatürk, Erzurum Kongresi’nde Manda ve Himaye’nin kabul edilmeyeceğine dair bildiri okur. Bu konudaki görüşünü Madde-7’de açıklar;

‘‘Madde-7: Milletimiz çağdaş gayelerin büyüklüğüne inanır; teknik, sanat ve ekonomik durumumuzu ve ihtiyacımızı takdir eder. Bu itibarla devlet ve milletimizin hâkimiyet ve bağımsızlığı ile vatanımızın bütünlüğü korunmak şartıyla altıncı maddede belirtilen sınırlar içinde milliyetin gereklerine saygılı ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardımını memnunlukla karşılarız. Böyle adaletli ve insancıl şartları içine alan bir barışın bir an önce gerçekleşmesi, insanlığın güvenliği ve dünyanın huzuru adına başta gelen milli gayemizdir.’’ Diye belirtir. Atatürk daha sonraki açıklamalarını kitabında belirtir.

 

‘‘Efendiler, bu maddenin hangi noktasında manda ve mandaterin Amerika olacağı görüşü vardır? Olsa olsa ‘‘ Herhangi bir devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardımını memnunlukla karşılarız’’ sözlerinden manda düşüncesi çıkaranlar olabilir. Ancak, mandanın anlam ve gayesinin bu olmadığı bir gerçektir. Her zaman ve bugün bile, bu açıklık çerçevesinde yapılacak yardımları kıvançla karşılamaktayız ve karşılarız. Nitekim Ankara-Ereğli ve Keller-Diyarbakır demiryollarının yapımı için bir İsveç firmasının; Kayseri –Sivas-Turhal Hatlarının yapımı için de bir Belçika firmasının teknik, sanayi ve ekonomik yardımını severek kabul ettik…’’ sözlerini kitabına eklemiş.