Bu sütunlarda, Türk Dünyasında unutulmayan kahraman kadınlardan bahsettik. Kuşkusuz bizim erkek kahramanlarımızın sayıları daha fazladır.

Bunlardan unutulmaması ve zaman zaman da olsa hatırlanması gerekenleri de elbette yazacağım. Örneğin Bulgar Sadık olarak ünlenen, hakkında makaleler ve kitaplar yazılan, hatta hayatı hakkında film çekilen Bulgar Sadık…

Milletimizin kurduğu bütün imparatorluklarda, çeşitli milletlere mensup olan askerler, devlet adamları ve görevli insanlar vardı. Osmanlı İmparatorluğunun bir döneminde oluşturulan Yeniçeri Ordusunda yer alan askerlerin tamamı gayri müslim yurttaşlardan oluşuyordu. Bu yurttaşlardan birisi olan Arnavut asıllı, Bulgar ordusunda Yüzbaşı rütbesiyle görev yapan Ustiyanov, Bulgar Sadık takma adıyla Türk istihbaratında çok önemli görevlerde bulunmuştu. Hristiyan dünyası ile ilgili haber alma faaliyetlerinde istihbarat örgütü özellikle Yahudiler ve mezhep çekişmesi nedeniyle birbirlerine düşmanlık besleyen Bogomil ve Ortodoks Hıristiyan casuslardan faydalanmıştı.   

Macar Tarihçi Sandor Taktas, Osmanlı'nın en geniş topraklara sahip olduğu dönemde, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Çekçe, Macarca, İtalyanca ve Almanca bilen Yahudi casusları kullandığını yazmıştır.

1734’te Hollanda’da basılan bir kitapta, Yavuz Sultan Selim’in görevlendirmesiyle tam 40 yıl süreyle Fransa sarayında Osmanlı casusu olarak görev yapan  Gagauz  Titus Moldariensis Clericus, Osmanlı sarayında bilinen ismi ile Sicilyalı Mehmed Ağa’dan söz edilir.

Arnavut Yordan’ın torunu Bulgar Yüzbaşı Ustiyanov, yani Bulgar Sadık, Arnavut baba ve Bulgar ananın oğlu olarak,1872 yılında Bulgaristan  Pravadi (Taşhisar) kentinin Kuştepe Köyü’nde doğdu.1878’de Bulgar Prensliğinin kurulduğu tarihe kadar Osmanlı Devleti sınırları içerisinde kalan Pravadi, çok milletli, çok dinli ve çok dilli bir kent niteliğine sahipti.

Ustiyanov, İdadîyi bitirdikten sonra Filibe'deki Askeri Okula gönderildi ve buradan Topçu Subayı  olarak mezun oldu. Bulgaristan için tehlike arz eden Yunan, Romen ve Makedon ihtilal komitelerine karşı savaştı.  

Balkanlar'da Osmanlı İmparatorluğu'ndan kopuş sürecinde her Balkan ulusu, kendi bağımsızlık hayalinin peşine düştü. Bununla yetinmediler, komşu ülkelerde diğer etnik unsurları kışkırttılar. İşte Arnavut kökenli Bulgar Subayı Ustiyanov'un, Osmanlı tebaasından "Sadık" kimliğine geçişinde bu kirli hesaplaşmanın payı büyüktür. 

Daha sonra, çeşitli nedenlerle kendisine sadık bir kaç adamı ile birlikte Bulgar ordusundan firar eden Ustiyanov Edirne’ye ulaşınca kendisini Türk olarak Hüseyin adıyla tanıtır. Türkler son derece iyi davranır. Bu sebeple önceden de sempati duyduğu Türkler'e karşı sevgisi daha da artar. 
Mahalli Türk idarecilerle anlaşmalı olarak Türk devleti adına bölgedeki Osmanlı tebaasına zarar veren çetecileri yakalama görevini üstlenir. Dağa çıkarak çeteci olur. Ne kadar muzır çeteci varsa, inlerini basar ve onları zararsız hale getirir. Ancak onun disiplinsiz davranışlarından rahatsızlık duyan Osmanlı makamları, 1901 yılında onu gözaltına alırlar. Daha sonra İslâm dinini kabul ederek Mehmet Sadık ismini alır ve Türk Devleti için çalışmaya devam eder.
    Artık Osmanlı vatandaşı olan Bulgar Sadık Müslüman olduktan sonra Edirne’de bir Türk kadınla evlendi. İttihat ve Terakki bünyesinde görev alarak önemli işlerde kullanılmıştır. Osmanlı adına Bulgar komitelerinin faaliyetleri hakkındaki bilgileri Edirne Valisi Arif Paşa vasıtasıyla saraya aktarır. Buradaki başarılarının ardından II. Abdülhamit'in sarayına kadar girme başarısı göstermiştir. Ancak Bulgar Sadık, sarayın tersine İttihatçıların hürriyet faaliyetlerine destek verir. Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın emrine girmiş ve Talat Paşa, Makedonya Bulgar çetecilerinin elebaşlarının bertaraf edilmesi işini de Bulgar Sadık’a havale etmiştir. İttihatçılar iktidara geldiğinde, doğrudan Talat Paşa’nın emrine giren Bulgar Sadık, onunla istediği anda görüşebilen bir istihbaratçıdır.

Mustafa Kemal, Binbaşı rütbesi ile Sofya’da askeri ataşelik yaparken, Türk elçiliğine gelen, bir kişi Mustafa Kemal’e  Bulgar Trakya Komitesi’nin suikast düzenleyeceği haberini getirmişti. Kısa sürede yapılan tahkikatta Askeri Ateşe Binbaşı Mustafa Kemal’in konutu çevresinde dolanıp duran iki yabancı tespit edildi. Haber Büyükelçi Ali Fethi Okyar tarafından İstanbul'a bildirildi. Suikast düzenleyeceği bildirilen Trakya Komitesi’nin  profesyonel bir örgüt yapısı vardı, ayrıca üyeleri komitacılık konusunda tecrübeliydi. Sorunun çözümü görevi Bulgar Sadık’a verilmişti. Sadık, peynir ticareti yapma bahanesiyle Sofya‘ya gitmişti. Hiç tanımadığı kişileri, Trakya Komitesi’nin kontrol ve gözetimi altındaki yerlerde bulup etkisiz hale getirmesi gerekiyordu. Bulgarların arasına karışmış, Trakya Komitesi üyelerine ulaşmış, onlara kendisini Kırklareli bölgesinden kaçan bir göçmen olarak tanıtmış, anadili Bulgarca olduğu için de hiç kimse ondan şüphelenmemiştir.

Sonrası çorap söküğü gibi gelmiştir. Bulgar Komitesi ile temas kurduktan sonra örgüte katılmak ve örgüt liderlerinden ikisini bulmak hiç zor olmaz. Bu kişilere ulaşan Sadık, ikisini de uygun bir fırsatta tavuk boğazlar gibi boğazlamış, kimse durumun farkına varmadan oradan uzaklaşmıştır.

Sadık Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’ye gitmek isterse de Talat Paşa onu, Alman İstihbaratının başaramadığı, Çarlık Rusyası'nda Sent Petersburg yakınındaki bir cephane fabrikasını havaya uçurmakla görevlendirir. Almanlar birkaç defa bu işe girişmiş, başarılı olamamıştır. Bunun üzerine Türklerin yardımı istenmiştir. Plana göre, Bulgar Sadık’la beraber iki Alman subayı, savaş sırasında zoraki müttefikimiz Bulgaristan’ın bir ajanı ve iki Giritli Türk, Bükreş üzerinden Petersburg’a gidecektir... Bulgar Sadık, Giritli iki adamıyla önce Odesa'ya geçer. Vaktiyle Bulgar Sadık, Çar hafiyelerinin elinden iki Rus ihtilalciyi kurtarmış, adamlar da ona adreslerini vermiştir. Doğruca o adrese giderler ve yardım isterler. Rus ihtilalciler, Çarlık Rusya’sı aleyhine bir işe gönüllüdür. Sadık ve adamları Petersburg'daki fabrikaya işçi olarak girecektir, kimlikler hazırlanır, bir bayan kılavuz refakatinde yola çıkarlar. 

…Uzun lafın kısası Bulgar Sadık ve adamları işçi olarak girdikten bir hafta sonra fabrikayı havaya uçurulur. Bu başarılı operasyondan sonra Bulgar Sadık Kafkas İslam Ordusu'nda görevlendirilir. Ordu ile Batum’da iken Mondros Mütarekesi'ni öğrenir. İstanbul’a geldiğinde işgalci gemilerini görünce ağlayarak Üsküdar’daki evinde inzivaya çekilir. 

Artık her sabah namazı için camiye gitmektedir. Bir gün eve döndüğünde Rumların, İngilizlerle beraber evinde arama yaptıklarını öğrenince ailesiyle helalleşip silahını kuşanır ve eski çete arkadaşlarını bulup teşkilatlanırlar. 

Sadık Mütareke döneminde ise, Anadolu'ya silah sevkiyatı işinde görev almış ve Kuvayı Milliye çalışmaları içinde olmuştur. O sırada Şile  Rumları, eşkıyalık yapmaya başlamışlardır. İngilizler de bunlara silah ve cephane vermektedir. Sadık ve arkadaşları bu hainleri pusuya düşürüp zararsız hale getirir ve cephaneliklerini de havaya uçururlar. 

Daha sonra da Adapazarı üzerinden giderek, Kuvayı Milliyeye katılırlar. Birinci ve İkinci İnönü savaşlarında ayak parmakları donan Bulgar Sadık sakatlanır. Sakarya savaşında rahatsızlığı ilerleyen kahraman ayaklarını kaybeder. Zafer'den sonra da emekli edilir.
Soyadı Kanunu çıktığında Mehmet Sadık ismine Poğda eklenir.
Bulgar Sadık adıyla tanınan Mehmet Sadık Poğda'nın anılarını bir süre Teşkilatı Mahsusa'da birlikte çalıştıkları "M. Sıfır" müstear ismi ile bilinen "Ali Rıza Yalgın" kaleme almış, 1944 yılında İstanbul’da yayınlamıştır. Bu kitaptan alınan bilgilerle senaryosu yazılan ve 1954 yılında vizyona giren BULGAR SADIK filmini, ilk gençlik yıllarımda,  seyretmiştim.

 Lütfi Ö. Akat yönetiminde sinemaya kazandırılan “Bulgar Sadık / Kaçın Türkler Geliyor” adlı filmde Turan Seyfioğlu, Hasan Ceylan, Nubar Terziyan, Mehdi Yeşildeniz, Kemal Tözem, Asım Nipton, Salih Tozan, Sadettin Erbil, Şevki Artun, Eşref Vural, Rıza Tüzün gibi dönemin ünlü sanatçıları rol almışlardı. Filmde, 1910 yılında Osmanlı Devleti'nin Rumeli İlinde Türk köylerine kanlı baskınlar veren Balkan çetelerine karşı kahramanca direnen Bulgar Sadık'la Osman Çavuş'un hikâyesi anlatılıyordu; Mehmet Sadık isimli gerçek bir milli dönem kahramanından yola çıkılarak hazırlanan senaryosu ile Bulgar Sadık, milli mücadele dönemini anlatan bir film olarak öne çıkıyordu.

Cepheye silah ve mühimmat taşınmasından, vatan hainleri ile mücadeleye kadar birçok milli konuda devlete yardımcı olmaya çalışan "Bulgar Sadık" karakterinin maceraları anlatılıyordu.

TV kanallarında saçma sapan eski ve yeni filmler gösterilirken, böyle milli konuların işlendiği filmlere yer verilmemesinin nedeni ne ola ki? Hatta aynı senaryonun yeniden ve bugünün
Tekniği ile çekilmesi ne iyi olurdu. 

Bulgar Sadık portresi, hayatının anlatıldığı kitabın kapağında