DİYARBAKIR’IN SİYASİ VE DİNİ TARİHİ (7)


Zerdüştliğe, Zoraastrianizm veya bu dindeki
tanrı için kullanılan Ahura-Mazda ismine istinaden,
“Mazdaizm” veya ülkeye atfen “Parsizm”
de denilir. İbadetlerinde kullandıkları ateş yakma
âdetinden dolayı, “Ateşperest” olarak da isimlendirilmişlerdir.
Zerdüşt dini, Sasaniler döneminde
yönetici sınıfla da yakından irtibatlı olan
rahip sınıfı Meci’den (Mecûş) hareketle İslâm
kaynaklarında Mecusilik olarak adlandırılmıştır.
Eski Farsçadaki biçiminden Arapçaya geçen
“Mecûsî” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de, “Mecusiler”
anlamına gelen “Mecus” şeklinde geçmektedir
Zerdüşt’ün kişiliği, ancak 1700’lerden
sonra ilmi araştırmalara konu olabilmiştir.
Fransız müsteşriklerinden Anquetil-
Duperron, 1755 senesinde Hindistan’daki Gucurat
yarımadasına giderek orada kadim İranilerin
dini inançlarını taşıyan “Gabr”larla görüşmüş
ve Pehlevi lisanını öğrendikten sonra
Zerdüşt dinini incelemiş, 1763 tarihinde Fransa’ya
dönerken beraberinde Pehlevi lisanı
üzerine yazılmış altı kitap götürmüştür. Zerdüşt’ün
doğumu hakkında birçok tarih verilmektedir.
Bu tarihler M.Ö. 1000 yılları ile
M.Ö. VII. yüzyılları arasındadır. Taraporewala,
bu adı taşıyan farklı kişilerin bulunduğunu ve
bilinen Zerdüşt’ün bu adı taşıyanların sonuncusu
olduğunu söyleyen rivayetlerin olduğunu belirtmektedir.
Taraporewala’ya göre “Zerdüşt Peygamber’in
kişisel adı Spitama’ydı. ‘Zerdüşt’, onun mesajını
ilettikten sonra aldığı unvanıdır. Zarathustra,
“Zaratha” “altın” ve ışıldamak anlamındaki
“Uş” kökünden gelen “Uştra”dan (ışık) türemiştir.
Taraporewala’ya göre, Spitama Peygamber’in
bu sıfatı, dünyanın en büyük ışık
getiricilerinden birine verilmiş bir isimdir ve
“Altın Işığın Adamı” anlamına gelir. Kapadokya’da
tespit edilen ve Medler döneminden
kaldığı söylenen bir ateş sunağı için adı geçen
tanrıların isimlerine Diyarbakır ve çevresinde
tespit edilen Asurlulara ait kitabelerde de rastlanmaktadır.
İskitlere, Asur kaynaklarında “Aşkuzai”,
“Asguzai,” veya “İşkuza”; Tevrat’ta “Aşkenaz”
Yunanlılarca “Scythe”, İranlılarca “Saka”,
Hindistan’da “Sakya” deniliyor. “Saka” isminin
kendilerinden gelmiş olması muhtemeldir.
Çünkü halen Kuzey Sibirya’da yaşamakta olan
Yakut Türkleri de kendilerine Yakut değil, Saka
demektedirler.