Kurumların İşlevleri

Kurumlar, insanların karşılıklı etkileşim içerisinde kurumsallaştırdıkları hedefleri gerçekleştirme biçimi ve aynı zamanda da sonucu olarak ortaya çıkıyorlar. Kurumlar, her şeyden önce, kişilerin toplumsal davranışlarını kolaylaştırıcı bir işleve sahiptirler. Toplum içinde bireyler, hazır buldukları toplumun düşünce ve eylem tarzları aracılığıyla, işleri ya da insanî faaliyetleri nasıl yapacakları üzerinde düşünmek, öğrenmek ya da keşfetmek için ekstra bir zaman ayırmak zorunda kalmazlar. Zira bireyler, faaliyetleri nasıl yapacaklarını henüz sosyalleşme süreci içinde iken öğrenmiş olurlar. O nedenle, bireylerin pek çok davranışını otomatikleşmiş olarak görürüz.

 

Bunun bir sonucu olarak da, kurumlar bireylere hazırlanmış belli toplumsal roller ve toplumsal ilişki biçimleri sağlarlar. Temel rollerimiz ve ilişkilerimiz, nihaî noktada bu ilişkiler insanlar tarafından üretilmişse de, bizler tarafından keşfedilmezler. Pek çok örnekte, bireyler, girdikleri etkileşimler ve toplumsal ilişkiler anında kendilerinden hangi davranışın beklendiğini bilirler. Dolayısıyla kurumlar, bireylere, onlar aracılığıyla kendi isteklerini, arzularını ve özel yeteneklerini geliştirebileceği belli toplumsal rolleri sunarlar. Bir öğretmen, sporcu, avukat, hâkim, doktor ya da aile bireyi olarak kendimizden beklenenleri biliriz ve bu beklentiler ve bilgiler doğrultusunda bizden beklenenlere karşılık veririz.

 

Kurumlar, öte yandan, toplumun kültürünün ve değerlerinin istikrar kazanmasını sağlayıcı bir işleve sahiptirler. Davranışlarımızın sürekliliği, sağlamlığı ve istikrarı kurumlar sayesinde temin edilir. Kurumsallaşmış düşünme ve davranma yolları, toplum içindeki bireyler için bir anlam ifade eder ve bireyler bu kurumsallık ve anlam noktasındaki bu anlayış ortaklığı sayesinde kendilerini güven içerisinde hissederler.

“Kurumlar, toplumların sistemli beklentilerini içerirler.” 17 Bununla bağlantılı olarak da, kurumlar bireylerin davranışlarını kontrol eder. Toplumun istikrarını sağlama noktasında olumlu bir işlev olarak gözüken bu özelliği, aynı zamanda toplumsal istikrarın korunması noktasındaki katılığı ve kurumların toplumsal değişimi ve ilerlemeyi engelleyici olma potansiyeline de sahip olması nedeniyle, olumsuz bir işlev olarak da değerlendirilmektedir.

 

Özellikle istikrarı temin etme ve davranışları kontrol etme yönündeki güçlü eğilimi nedeniyle kurumlar, bazı durumlarda bireylerin sosyal kişiliklerini engelleyici bir özellik de gösterirler. Yürürlükteki anlayışlara, genel olarak kültüre uygun davranmaya kişiler garip, tuhaf ve marjinal olarak değerlendirilir. Kurumların kendilerini sert bir şekilde biçimlendirmesine izin vermek istemeyen bireyler, o nedenle, uyumsuz kişilikler olarak görülür. Daha ileri noktada, sapkın olarak da değerlendirilirler. Kurumlar aracılığıyla sağlanan disiplin ile bireylerin özgürlüğü, dolayısıyla, sık sık karşı karşıya gelir ve gerilimlere sebebiyet verir.

 

Öte yandan, belli bir süreçte ve belli koşullar altında ortaya çıkan ve kurumsallaşan davranışlar, zaman içinde müstakil bir nesnellik/gerçeklik kazanması nedeniyle, zamanın ve koşulların değişmesiyle bir yük hâline veya bireysel özgürlüğü ve toplumsal değişimi ve ilerlemeyi engelleyici bir özellik gösterir.