Plastik poşet, plastik kapak, plastik şişe, vb. ürünler ne yazık ki doğada binlerce yıl hiçbir çürümeye maruz kalmadan olduğu gibi kalıyor. Keza bu nesneler doğaya hem zarar ve hem de görüntü kirliliğine sebep oluyor. Nitekim toprağa verdiği zararların haddi hesabı yok. Peki bizler duyarlı vatandaşlar olarak plastik atıklara karşı nasıl mı mücadele ederiz? İşte yazımızın devamı köşemizde…
Dünya genelinde her yıl 300 milyon ton plastik üretiliyor. Nitekim bu rakamın önemli bir kısmı da denize atılıyor. Her gün üretilen 300 ton plastiğin yarısından fazlası ve hatta tamamı çöp olduğu için, çevre kirliliği ve görüntü kirliliğine olanak sağlıyor. Bu durumda doğada yaşayan birçok hayvanın zararına ön ayak oluşturuyor. Nitekim Ocean Conservancy tarafından paylaşılan rakamlara göre deniz kuşlarının 60’ı ve deniz kaplumbağalarının tamamı plastik yiyor.
Dünya genelinde yaşanan bu sıkıntılı durum ne yazık ki ülkemizde de baş göstermektedir. Bu durumların son bulabilmesi içinde büyük önlemler almamız gerekiyor. Almamız gereken önlemler sırasıyla:
1. Kamu spotlarının yapılması gerekir. Kamu spotları ile yapılacak çalışmalar tek tek okullara gönderilerek, gençlere ve öğretim görevlilerine gösterilmesi – izletilmesi gerekir. Bu sayede gençler burada edindiği bilgi birikim ile doğa sevgileri artacak ve bilinçli genç olma yolunda ilerleyecek.
2. Milli Eğitim Bakanlığımızın önemlikle ilkokullarda Hayat Bilgisi dersiyle, akabinde ise Sosyal Bilgiler dersiyle gençlerin ders kitabında ve çalışma kitabında, bu konunun yer edinmesini sağlanacak. Burada öğretmenlerimizin gençlere anlatacakları dersler ile çocuklarımız bu konulara daha fazla odaklanmasını ve bu sayede plastik ürünlerin zararlarına dair daha da şuurlu olmaları sağlanacak.
3. Çocuklarımız öğretmenleri ile birlikte birkaç ayda bir ormanlara, parklara, sokaklara götürülerek ellerine bir torba verilip, çevredeki plastik nesnelerin toplatılması istenecek. Bu sayede bilinçli ve şuurlu bilgiye erişecek olan çocuklarımız bu durumların yaşanmaması için daha da fazla dikkat edeceklerdir.
4. Geçenlerde çıkarılan yeni yasa tasarısı, ülkemizde bulunan bir kısım durumlarda plastik poşetlerin ücretli olması yolunda bir adımdı. Bu sayede edinilen açıklamalara göre plastik poşet tüketimi sadece bir günde 70 azalmıştı. Bu adım büyük bir adımdı ama yeterli mi, tabi ki de hayır. Bu durumların daha da az yaşanması için devletimizin başında bulunanlar, vatandaşlara el torbaları dağıtması gerekir. Ve en önemlisi de asla bu torbalarda herhangi bir parti reklamı yapılmamasına dikkat ve özen gösterilmelidir. Bu sayede vatandaş daha az poşet tüketmiş olacak. Bazı parti ve sivil toplum örgütleri de reklamcılıktan kaçınmaları ve kendi menfaatleri yerine vatandaşların menfaatlerini düşünmeleri için el torbaları için ücretsiz dağıtmak için adım atmaları gereklidir.
5. Mavi kapaklara gelince, önemlikle engelli vatandaşlara yardımcı olabilmek için başta ebeveynler olmak üzere öğretim görevlilerine, bu konuları çocuklarımıza anlatmaları için bilgilendirilmeliler. Nitekim bu küçük adımlar aslında yeni nesil gençlere büyük bir kapı aralayarak, engelli vatandaşlarımıza nasıl bir iyilik yaptıklarını görmelerini sağlayacak. Şahsen ben ilkokuldan bugüne kadar, bu adımların herhangi bir tanesinin bile atıldığına şahit olmadım ama yine de bu adımları kendim yaparak, kendi kendime büyük adımlar atıyorum. Peki bunda başarılı mıyım, tabi ki de hayır. Halen çok büyük eksikliklerim var, bu eksiklikleri de ancak atılan adımlar ile kapatabileceğimi düşünmekteyim.
6. ve son olarak ise belirtebileceğim bir konu daha var; lisede elektrik - elektronik bölümü okurken üzerinde çok fazla araştırma yaptığım Çöp Fabrikaları. Önemlikle İsveç bu konu üzerine çok durmuş ve yıllık olarak 1,5 milyardan fazla cam şişe, kutu ve plastik atıkları geri dönüştüren bir ülke olma yolunda ilerlemektedir. Bu sayede 9,6 milyonluk nüfusuyla yılda sadece ortalama 461 kilogramlık işe yaramaz çöp üretiyor. Yani ülkedeki çöpün 99’u geri dönüşümden geçmektedir. Aynı şekilde İsveç, bu fabrikalarda gereksiz olan ve geri dönüştürülmemesi gereken çöpleri yakıp buhar türbinlerine yönlendirmesi sonucunda ülkenin elektriğini de üretmektedir. Bu mantığın birebirini Norveç’te uygulamakta ve bu sayede hem geri dönüşümlerini oluşturmakta hem de kendi elektriklerini bu sayede kazanmaktalar. Bizde ise daha aktif hale gelmemiş Akkoyu Santrali için günlerce velvele yaşandı, oysaki bu atılımlar çok geç kalınmıştır.
Sevgili okurlarım, ben diyeceklerimi dedim, gerisi sizlere ve devlet yetkililerine kalmıştır. Atılacak adımlar sadece devlet yetkililerimizden beklenmemeli, tam aksine bu atılımları ve adımları kendimiz, çocuklarımız ve gençlerimize uygulatmalıyız. Bunun aksini düşünen varsa (-ki yoktur), bana ulaşsın, çok büyük bir hassasiyetle dinleyeceğimden emin olabilirsiniz.