I. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA OSMANLI DEVLETİ’NDE CASUSLUK FAALİYETLERİ (1914-1918)

“XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında doruk noktasına ulaşan emperyalizm çağı, ülkeleri geri dönüşü olmayan büyük bir dünya savaşına sürükledi. Savaşlar için kaçınılmaz olan yeraltı faaliyetleri de haliyle büyük önem kazandı. I. Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri bünyesinde farklı cephelerde savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, aynı zamanda düşman casuslarının önemli bir uğrak yeri haline geldi. Bu dönemde İtilaf Devletleri ve onların desteklediği ayrılıkçı Osmanlı tebaasının gerçekleştirdikleri casusluk faaliyetleri sistemli bir şekilde yürütüldü. Özellikle Balkan coğrafyasında, Anadolu’nun batı ve güney kıyılarında, Arap coğrafyasında ve başkent İstanbul’da oluşturulan casus teşkilatları, Osmanlı Devleti hakkında her türlü istihbarata ulaşmaya çalışıyordu. Keza birbirleri arasında istihbarat paylaşımı için kullandıkları teknikler de çeşitlilik göstermekteydi. Osmanlı Devleti’nde çoğunluğu Rum ve Ermeni olan gayrimüslimlerin yanı sıra bazı Müslüman lokal unsurların da I. Dünya Savaşı’nı kendi emelleri için büyük bir fırsat olarak değerlendirmeleri, casusluk faaliyetlerini kolaylaştırmış, hatta etkinliğini daha da artırmıştır. Diğer taraftan savaşta karşı bloğu oluşturan İtilaf Devletleri’nin hem bu unsurları kullanmaları hem de savaşı kendi lehlerine çekmek istemeleri adına yaptıkları casusluk faaliyetleri, Osmanlı topraklarını tam anlamıyla silahlı mücadeleden çok casuslar alanı haline getirmiştir. Buna karşın Osmanlı Devleti de kendi topraklarına yönelik yapılan bu casusluk faaliyetlerini önlemek adına birtakım tedbirler almak zorunda kalmıştır. Özellikle yakalanan casuslar için bir kanunname hazırlanıp “Divan-ı Harp”lerde yargılama yapılması, dönemin koşulları göz önüne alındığında oldukça ciddi çalışmaların yapıldığını söylemek yerinde olacaktır. Bununla birlikte gerek Dâhiliye ve Hariciye Nezaretleri gerekse askeri makamlarca da alınan tedbirler ile casusluk faaliyetlerinin engellenmesine çalışılmıştır.”