21-22 Temmuz 2001 günleri 48 saat aralıksız sürdürülen yoğun müzakerelerin sonucunda, geçtiğimiz on yıl süresince devam eden çabalar sonuçlanmış ve 23 Temmuz 2001 Pazartesi sabahı, ABD hariç katılımcı diğer 177 ülke Kyoto Protokolü'nün ne şekilde uygulanacağı hususunda ajanlaşmaya varmışlardır.

Japonya, Kanada ve Avustralya tarafından ağır yükümlülükler aldıkları gerekçesi ile son ana kadar sürdürülen itiraz, anılan ülkelerin kendi topraklarında veya CDM dahilinde GYÜ'lerde yetiştirecekleri orman arazilerine (sinks) kredi verilmesi ile aşılabilmiştir.

Sonuç olarak; ortaya çıkan nihai uzlaşma metninin Kyoto Protokolünün kısmen yumuşatılmasıyla elde edildiğini ifade etmek mümkündür.

1l. Protokolün öngördüğü, 1990 yılı emisyonlarının %5.2 altına inilmedi hedefi bu kez %2 altına inilmesi olarak benimsenmiştir;

2. Emisyon hadlerinin aşılması halinde öngörülen cezalar azaltılmıştır;

3. Sera gazı emisyon ticareti imkanı ve "sink"lere (orman, yeşil alanlar)verilen krediler arttırılmıştır.

Konferansa iştirak eden Belçika Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınmadan Sorumlu Devlet Sekreteri Olivier Deleuze "mevcut zayıf bir anlaşmanın behemahal, mevcut olmayan kuvvetli bir anlaşmaya tercih edileceğim" ifade etmiştir.

COP6+'nın iki önemli sonuç verebileceğini ifade etmek mümkündür.

Bunlar;

1.Emisyon tİcaretinin kabul edilmesiyle milyarlarca dolarlık bir piyasanın oluşması ve bu takas mekanizmasınm bir yan ürünü olarak BYÜ'lerde daha yeni teknolojilerle sanayileşmenin hızlanması,

2.ABD'nin küresel ısınma ile mücadelede uluslararası işbirliğinde izole duruma düşmesi ve Kyoto sürecinin dışında kalarak uzun vadede ekonomik açıdan zarar verici bir konumda olabilmesidir.

Sonuç olarak iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi günümüzde çevre korumaya yönelik bir sözleşme olmaktan öteye geçmiş ve küresel bir eyleme dönüşmüştür. Türkiye bakımından Sözleşmenin dışında kalınsa bile, gelecekte Sözleşmeye dayandırılması muhtemel yaptırımlardan ülke arak etkilenme olasılığı göz ardı edilmemelidir.