Teknolojinin Hayatımızdan Aldıkları
Teknoloji çağı insan ihtiyaçlarını karşılanması gelişmesi adı altında büyüyen sözde çağ, ama aslında insanlığı gerileştirmeye asosyalleştirmeye çalışan duyguları asimile eden bir çağ’ a dönüşüyor maalesef.
Akşam uyurken baktığımız boş ekran sabah uyanır uyanmaz gördüğümüz o boş ekranlar bizi yaşantıdan koparıyor yavaş yavaş, araba kullanırken baktığımız o boş ekran kim bilir kaç insanın hayatına mal olmuştur, telefon ve bağımlılık yüzünden sevgisiz bir nesil büyüyor. Kendi doğal yeteneklerinin farkına varmadan boş bir ekran karşısında büyüyor ve biz o nesilden harikalar yaratmasını bekliyoruz. Gençlik çağlarında ise sözde sosyal platformlarda sosyal olduklarını düşünüp günün neredeyse yarısını ekran karşısında kalmaya ayırıyor. Peki bunların tüm suçlusu teknoloji mi? Bizi kendine o mu bağlıyor teknoloji bir araçtır sadece geri kalanı ayarlamak doğru şekilde kullanmak bizim elimizdedir.
Ama biz doğru kullanmıyoruz kullanamıyoruz. Duygusuz konuşmalar ile duyguların anlamlarını yitiriyoruz, günlük diyaloglarda gördüğüm kadarıyla uzun süre bomboş bir ekran ile sohbet ettiğimizden olsa gerek basit bir konuşma bile yapamıyoruz. Oysa klavye üzerinden istediğimizi dile getiriyoruz karşımızdakinin gerçekte yüzüne haykıramadıklarımızı sanal alemde rahatlıkla dile getirebiliyoruz. Gönderdiğimiz o duygusuz mesajların kaç dakikada cevaplanırsa karşımızdakinin bize karşı olan sevgisini ölçebiliyoruz. Duygusuz bir metinden duygu yoklaması yapabiliyoruz maalesef.
Fotoğraf albümlerimiz bile yok, gazeteler dergiler hatta ve hatta kitaplar bile tek tık ile ekranda doğası gereği tembel olan insan evlatları için ne kadar kolay ve rahat olsa da, asıl olan onları elimize alıp keyifle okumak kitap ve gazete kokularını duyarak okumak yiten bu işte.
Elbette bu sanal gerçekliğin üzerimizde iyi etkileri de var benim ve bence birçok insanlarında yakındığı asıl nokta şudur, duygulardan bizi asimle etmesidir ve asıl kötü olanda farkında olmamız ama değiştiremeyecek olmamızdır. Çünkü o kadar bağlı bir duruma geldik ki artık normal diyaloglarımız bile sanal bir gerçek olmuş durumda.
Gülümseler, üzüntü ve sevinçler artık boş bir ekran karşında kendimizi dinlemeye bile bazen fırsat olmuyor çoğu zaman... Sanal gerçekler ile ne kadar gerçek olabiliriz ki?