Dünyada en çok tüketilen içecekler arasında çay yer almaktadır. Çay çoğunlukla sıcak tüketildiği gibi soğuk sevenlerde her geçen gün artmaktadır.

Çay camellia sinesis bitkisinin yapraklarından elde edilmektedir. Dünyada en çok Çin, Sri Lanka, Endonezya, Japonya, Hindistan, Tayvan ve merkez Afrika ülkelerinde yetişir. Çay bitkisi nemli iklimlerde yetişen, her mevsim yeşil olan, kısa boylu, çok yıllık, çalı türü bir ağaçtır. Üç yaşından sonrada her yıl ürün alınır. Bunun için dalların uç yaprakları toplanır. En iyi ve en kıymetli çay tepe tomurcuklarından olur. 

Çayda yüzde 2 kadar kafein vardır taze bitkide bu tannoit halinde bulunur. Çay bitkisinden temelde üç çeşit çay üretilmektedir. Bu çay çeşitleri; siyah çay, yeşil çay ve oolong çay’dır. Tüm bu çaylar Camellia sinensis’ten üretilmekte ve üretim aşamasındaki fermantasyon işlemine bağlı olarak farklılaşmaktadırlar. Evlerde kullanılan çay genellikle siyah ve yeşil olmak üzere iki türdür. Bunların ikisi de aynı bitkiden elde edilir, yalnız hazırlanışları değişiktir. Siyah çayı yapmak için ağaçtan toplanan yaprakları açıkta soldurmak, buruşturmak, nemli bir yerde mayalandırmak, ateşte kurutmak ve sonra seçip ayırarak paketlemek gerekir. Yeşil çay ise yapraklar solmadan ve mayalandırılmadan kurutulup, paketlenir. Böylece daha uyarıcı çay elde edilmiş olur. 

İçtiğimiz çayın bileşiminde kafein, tanin ve aromatik esanslar bulunur. Kafeinin uyarıcı etkisi vardır. Tanin çaya acımsı bir tatla, koyu bir renk verir. Aromatik esanslarda lezzet ve koku verirler. Bir büyük fincan (237 ml) yeşil çaydaki kafein miktarı yaklaşık olarak 30 mg, siyah çayda ise yaklaşık olarak 50 mg’dır. Günlük yetişkin bir insanın kafein ihtiyacı 200 mg’dır. Bunu çay, kahve ve diğer gıdalardan karşılayabilir. Çay yağ, karbonhidrat, protein ve vitaminler eser miktarda içerir. Çayda en fazla bulunan mineral potasyumdur diğer mineraller çok az içermektedir. Çay ürününün kimyasal kompozisyonu çayın kökenine, yaşına ve işleme sürecine bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. Çay bitkisi 4000’den fazla kimyasal bileşene sahip, kuru ağırlığıyla bitkiler arasında en fazla flavonoid(antioksidan çeşitlerinden biri) içeren bitkilerden biridir. 

Taze çay yaprakları geniş oranda fenolik bileşikler içermektedir. Bu bileşikler antioksidan özellikleri sayesinde kalp krizi ya da felç riskini düşürmede etkili olur. Gıdalar içerisinde yer alan flavonoidler vücuda alındıktan sonra farklı şekillerde parçalanır ve kullanılır. Antioksidan açısından zengin olan flavonoidler vücutta günlük olarak biriken toksinlerin savuşturulmasını sağlar. 

Flavonoidler antioksidan yapısının yanında kalp sağlığına etki ederek, bağışıklık sisteminin desteklenmesinde etkilidir. Böylelikle vücutta oluşan enfeksiyonlarla savaşır. Flavonoidlerin birçok çeşidi bulunmakta çayda kateşin türü etkilidir. Yeşil çayda kateşinler daha fazla bulunurken, siyah çayda fermantasyon işlemiyle bu kateşinler yerini theaflavinler ve thearubiginlere bırakmaktadır. Bu bileşenler aynı zamanda çaya karakteristik aroma ve renk vermektedir. Thearubiginler, siyah çayda en fazla bulunan fenolik bileşiklerdendir. Genel olarak çay tüketiminin kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı bilinmektedir. Yapılan bir meta-analizde, çay tüketimi ile koroner kalp hastalıkları ve inme arasındaki ilişkide sonuçların kesin olmadığı ancak miyokardiyal enfarktüsten(kalp krizi) koruyucu etki gösterdiği belirtilmiştir. Çay tüketiminin bu hastalıklar üzerindeki olumlu etkisi yapısındaki antioksidanlarla açıklanmıştır. 

Çayda bulunan kafein ve kateşinlerin sempatik sinir sistemini uyararak hafifte olsa vücuttaki enerji harcamasını artırmakta ve bağırsaklarda emilimi etkileyebilmektedirler. Bu etki kilo verme üzerinde olumlu etki yaratmakta ancak kilo alıp verme açlık tokluk hormonlarına etki mekanizmasına etkisi için çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Kahve ve çay tüketimi ve tip 2 diyabet riski ilişkisinin incelendiği diyabet hastası olmayan 5823 yetişkin bireyle yürütülen bir çalışmada, kahve ve çay tüketiminin diyabetin görülme sıklığıyla ilişkili olmadığı sonucuna varılmıştır. Çay ve kanser ilişkisinde çayın bileşiminde bulunan ve antioksidan özellik gösteren theaflavin öne çıkmaktadır. Bu bileşenler özellikle çayın antioksidan özelliğinden kaynaklı olarak kanser hücrelerinin oluşumunu, büyümesini ve çoğalmasını önleyebilmektedir.

Günde ortalama 2-3 fincan çay tüketebilir. Fazla çay içmek kafeine karşı hassasiyeti olan bireylerde uyku problemlerine neden olabilir. Kişilerde uykusuzluk ve buna bağlı olarak huzursuzluk, sinirlilik, anksiyete gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Çok fazla çay içmek mide asidini artırabilir ve mide ekşimesi, gastrit veya mide yanması gibi rahatsızlıkları beraberinde getirebilir. Aşırı sıcak çay tüketilmesi mide mukozasına zarar verebilir ve mide ülseri gibi ciddi rahatsızlıkların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Çayın hafif bir şekilde de olsa idrar söktürücü bir etkisi vardır. Bu durum fazla çay içen kişilerde su kaybına ve dehidrasyona neden olabilir. Yeterince su tüketmeyenlerde kabızlık görülebilir. Çayın özellikle diğer içeceklerin yerine içilmesi durumunda bu risk daha fazladır. Çayda bulunan tanen adındaki madde demir emilimini azaltma etkisiyle bilinir. 

Demir eksikliği yaşayan kişilerde bu durum daha belirgin bir şekilde görülebilirken, çayın yemeklerle birlikte tüketilmesi demir emilimini daha da azaltabilir. Demir eksikliği olanlar çayı yemekten 1 saat sonra tüketebilirler. Aşırı kafein alımı sonucunda bireylerde sinirlilik, huzursuzluk ve anksiyete gibi ruhsal ve duygusal sorunlar, kalp atışını artırabilir ve kan basıncını yükseltebilir. Bu durum sonucunda kalp ritmi bozuklukları ve hipertansiyon gibi sorunlar baş gösterebilir. Çayda bulunan asitler diş minesine zarar verebilir, çürük oluşumunu artırabilir ve dişlerde lekelenmelere sebep olabilir. Çok sıcak çay tüketimi dişlerdeki erozyonu hızlandırabilir. Yapılan bazı araştırmalar sonucunda aşırı sıcak içecek tüketiminin mide kanseri riskini tetikleyeceği gözlemlenmiştir. Çok sıcak çay mide mukozasına zarar vererek kanser gelişimine sebep olabilir. Çayın 65 ℃ üzerindeki sıcaklıklar bu etkiyi artırır. Çayı ılık içmek daha sağlıklı olacaktır. Çaya şeker atılması önerilmez. Fazla basit karbonhidrat alımına neden olur ve çay bağımlığını artırmaktadır. Günlük çay tüketimi kişinin yaşına, sağlık durumuna, kafein hassasiyet durumuna göre değişebilir. Kafein alımı hamilelikte ve içilen çayın böbrekten süzülme ve kan potasyum seviyelerine göre kronik böbrek hastaları, gastrit, reflü, mide ülseri hastalar doktor ve diyetisyenin tavsiyesine uymalıdır. Çay plastik ve türevleri üretilen malzemeyle yapılmış bardaklar yerine porselen veya cam bardaklardan içmeli. Plastik bardaklar sıcak gıdalarla temasında migrasyona neden olabilir. 

Ülkelerin kendilerine has özellikte çay içerler. Fas’ta çaya nane eklenir, Hindistanda şeker ve süt özel karışımı eklenirken Arjantinda metal kaselerde pipetle içilir, Tayvanda özel köpüklü sütlü inci çayı soğuk veya sıcak içilir, İngilterde Beş çayı olarak bilinen sütlü çayla beraber atıştırmalıklarla içilir, Çinde ruhu dinlendirdiği ve rahatlattığına inandıkları için ulusal içecek olmuştur. Ülkemizde kendine has ince belli bardak ve renkli altlığıyla beraber sabah kahvaltısında, öğle ve akşam yemeklerinde ise yemekten hemen sonra tüketilir. Misafirlere ikramlar çayla birlikte sunulur.