DİYARBAKIR’IN SİYASİ VE DİNİ TARİHİ (10)


Diyarbakır’da Akkoyunlular döneminde başlayan
ilerleme Osmanlılar döneminde de devam
etmiş, hatta daha ileriye gitmiştir. Diyarbakır,
Osmanlılar yönetiminde uzun bir sükûnet
dönemi yaşamıştır. Şehrin istila ve harplerden
masun kalması, kaybettiği umran ve irfanı yeniden
kazanmasına neden olmuştur. Diyarbakır
(Amid), bu dönemde en büyük ve önemli eyaletlerden
birinin (Diyarbekir) merkezi ve İran’a
sefer eden orduların hareket üssü olmuştur.
Osmanlılar tarafından önem verilen ve imar
edilen şehir, kültür bakımından da önemli bir
merkez ve Doğu Anadolu’nun büyük bir ilim
beldesi haline gelmiştir. Şehir bu dönemde kütüphaneler,
medreseler ve tekkelerin yanı sıra,
müzik ve edebiyat alanında da zengin bir birikime
sahip olmuştur.
Divan edebiyatının önemli kadın şairleri
arasında sayılan Sırrı Hanım, Şair Lebib,
Said Paşa ve çocukları Süleyman Nazif ve
Faik Ali Beyler, Millet Kütüphanesi’nin kurucusu
Ali Emiri Efendi gibi önemli kişiler bu dönemde
yetişmiştir. Osmanlı şehirleri arasında nüfusuna
oranla en fazla şair yetiştiren şehirlerden biri
olan Diyarbakır’da 1890– 1894 yılları arasında
valilik yapmış olan Giritli Sırrı Paşa şunları
söyler: “Diyarbekirlilerdenmüctemi bir cemaatte
gözlerimi bağlayıp otursam ve elimi atsam,
tuttuğum muhakkak ya şair, ya münşidir.”
Giritli Sırrı Paşa’nın yazmış olduğu
kendi eserleri de vardır. Diyarbakır ve şairler
hakkında benzer sözleri İbnü’l-Emin Mahmut
Kemal, Diyarbakırlı bir şairin hayatını anlatırken
söyler: “Herhangi bir namaz vakti, Ulu Cami’nin
önüne gelip iki kolunuzu açın. Kucaklayabileceğiniz
kadar kalabalığı kuşatın. Gözlerinizi
kapayıp içlerinden birini çekip çıkarın. Bu tuttuğunuz
adam ya şairdir ya da münşidir.”
Dört asırdan fazla süren Osmanlı hâkimiyeti
zamanında, Ali Emiri Efendi de Moğolların
hüküm sürdüğü 1258–1335 yılları arası
için benzer şeyler söylemekte, Silvanlı tarihçi
Şemseddin Zehebi’ye dayanarak o dönemi anlatmaktadır.
Diyarbakır ve çevresi tarih boyunca
Ortadoğu ve Mezopotamya’da ortaya çıkan
birçok inancı içinde barındırmıştır. Yirmiden
fazla medeniyete ev sahipliği yapmış olan kent,
tabiatıyla bu medeniyetlerin mensup olduğu
dinleri ve mabetlerini de içinde barındırmıştır.
Konu hakkında yazılan kitaplarda, farklı dönemlerde
Diyarbakır’ı ziyaret eden gezginlerin
seyahatnamelerinde ve Osmanlı Döneminden
günümüze kalan salnamelerde din müntesiplerinin
sayısı, oturdukları mahalleler ve sahip
oldukları mabetler hakkında birçok bilgi verilmiştir.
Bu kaynaklardan, İslamiyet’ten önce
Diyarbakır ve çevresinde en yaygın dinin Hıristiyanlık
olduğu anlaşılmaktadır.