DİYARBAKIR’IN SİYASİ VE DİNİ TARİHİ (15)


Polonyalı Simeon’un, seyahatnamesinde
verdiği bilgilere göre, Şemsiler, Diyarbakır’ı
terk etmişlerdir. Şemsilerin daha sonraki dönemlerde
Diyarbakır’da yaşadıklarına dair ne
nüfus sayımlarında ne de salnamelerde bir
bilgiye rastlanmamaktadır. Simeon’un da belirtmiş
olduğu gibi Şemsilere ait boş bir tapınak
Mardin Kapısı çıkışında bulunmaktaydı. Şemsilere
ait bu tapınağın kalıntıları, 1950’lerden
sonra Diyarbakır-Mardin yolunun genişletilmesi
sırasında ortadan kaldırılmıştır. Bu tapınak,
Diyarbakır surlarının Mardinkapısı bölümünün
çıkışından başlayıp solda Dicle nehri kıyısına
kadar devam eden Hevsel Bahçelerinin tam
karşısında yolun sağında, Mardinkapı Mezarlığının
doğuya bakan yamaçlarına, “Şemsîler
Tepesi”, “Şemsîler Kayalığı”, “Şemsiler” denilen
yere ismini vermiştir.
Günümüzde o bölgede Mardin Kapı
Mezarlığı, Gazi Köşkü ile Hevsel Bahçeleri
arasında kurulmuş olan mahalleye Şemsiler
Mahallesi denilmektedir. Şemsilerden etkilenme
sonucu olup olmadığı bilinmemekle beraber
Diyarbakır ve çevresinde ay ve güneş ile ilgili
inançlar bulunmaktadır. Güneşin tedavi edici
etkisi olduğuna inanılmakta, ayın da hastalıklara
neden olabileceği söylenmektedir. Aslında Ay
ve Güneş ile ilgili inançlara Anadolu’nun birçok
yerinde rastlanmaktadır. Bu inançlar Şemsilik
gibi ay ve güneşi öne çıkaran dinlerden etkilenme
sonucu günümüze kadar gelmiştir.
Yahudilik
Musevilik olarak da adlandırılan Yahudilik,
İsrailoğulları tarihi içerisinde ortaya
çıkmış bir dindir. Yahudilik, Hz. Musa tarafından
temsil edilen tevhidi düşünceyle Filistin-Ürdün’ün
yerel dini geleneklerinin karıştırılması
ve sık sık yaşanan yabancı istilalar ve sürgün
olayları nedeniyle çeşitli yabancı inanç sistemlerinden
etkilenme sonucunda ortaya çıkmıştır.
Günümüz Yahudiliğinin sistematize edilişinde
en önemli dönem, M.Ö. VI. yüzyıldaki
Kudüs’ün Babillilerce yakılıp yıkılmasını izleyen
sürgün sonrası dönemdir.
Babil ve daha sonraları gerçekleşen
Roma sürgünlerinde Dünya’nın farklı yerlerine
dağılmış olan Yahudilerin, Anadolu’daki tarihleri
çok eskilere dayanır. Tarihçiler, bugünkü Türkiye
Yahudilerinin de kökenini oluşturan Anadolu’daki
ilk Yahudi varlığını M.Ö. III–IV. yüzyıllara
kadar götürür. Büyük İskender’in Filistin’i
ele geçirmesi (M.Ö. 322) ve generalleri tarafından
Ön Asya ve Anadolu’da çeşitli devletlerin
kurulmasıyla birlikte Yahudilerin Anadolu’nun
farklı bölgelerine yerleştirildikleri belirtilmektedir.
Diyarbakır’daki Yahudi varlığı da yüzyıllar
öncesine dayanmaktadır. Rıfat N. Bali’ye göre,
Güneydoğu Anadolu’da yaşamış olan Yahudilerin
ataları, Hazreti Süleyman’ın ölümünden
sonra güneyde Yehuda ve kuzeyde İsrael olarak
ikiye bölünmüş olan krallıklardan İsrael krallığına
ait Samiriye şehrinden tehcir edilmiş olan
Yahudilerdir. Bunlara, Babil döneminde Kral
Nabukadnazar’ın kuzeydeki Yehuda krallığını
ele geçirip burada yaşayan Yahudileri tehcir
etmesi üzerine göç eden Yahudiler de eklenmiştir.
Bu iki grup önce Asur diyarına, daha sonra da
Güneydoğu Anadolu’ya yerleşen ilk Yahudiler
oldular. Bu bölgede yaşamış olan Yahudilerin
Aramîce konuşmaları ve Talmud’u derlemiş
olanların kullanmış oldukları Aramîce ile aşağı
yukarı aynı olması bu yerleşimcilerin Samiriye’den
kovulanların soyundan geldiklerinin bir
kanıtı olarak öne sürülmektedir.