Doğaya Dön, Özünü Hatırla!

Yıllar oldu hayat tarzımı değiştireli. Hayatımdan kimyasalları çıkarıp doğal olana yöneleli. Vücudumdaki toksinlerden kurtulmuş olmak, bedenen ve ruhen huzura erdiriyor insanı. Emeğinin karşılığını almak da ayrı bir huzur. Hayatımda hiç hastaneye gitmedim mesela, hiç ilaç kullanmadım. Modern tıbba hiç mi hiç güvenmedim. Kendi kendimin doktoru oldum. Akıl almaktansa, her şeyi kendim araştırdım. Doğru olana kendim karar verdim.  Geleneksel tıbb, hemeopati, fitoterapi bana klavuz oldu bir çok konuda. Bitkilerin, taşların gücüne inandım. Vücuduma bir bütün olarak yaklaşıp iç sesimle hareket ettim hep.

 

İşe bağırsakları temizlemekle başlamak gerekiyor. Çünkü bağırsaklar hastaysa vücudun geri kalan kısmı da hastadır. Hasarlı ve geçirgen bağırsak florası nedeniyle kana karışan sindirilmemiş besinler bağışıklık sistemini çökertiyor, aklınıza gelecek her organa zarar veriyor.

 

Yediğiniz doğal olmayan her şey malesef ki buna sebebiyet veriyor. Bütün hazır gıdalar, kimyasal içerikli gıdalar bağırsak florasını bozuyor. Böylelikle karaciğer de görevini yapamıyor. Kana karışan kimyasal atıkları, toksinleri tanımayıp emilimini yapamıyor ve kanda biriken toksinler yüzünden ileriki aşamada tansiyon, kolestrol, kalp damar hastalıkları ve daha nicesi kaçınılmaz oluyor.

 

Modern tıbb poşet poşet ilaçlarla size çare olmaya(!) çalışsa da işin özünü siz benden daha iyi biliyorsunuz. Bedene bir bütün olarak bakıp, vücuda sindiremeyeceği hiç bir şey sokmamak. Beslenme tarzı değişmedikten sonra çuvallarla ilaç içmen, seni sadece bir müşteri olarak gören ilaç firmalarını, doktorları zengin eder. . Yaratılış gereği doğal olmayan hiç bir şeyi vücudumuz sindiremez. Sindirilmeyen şeyler de toksinden ibarettir ve hastalık olarak geri döner size.

 

Toprağın size sunduğu şeyleri yiyin, doğanın size verdiği, işlenmemiş ürünleri. Marketlerde ucuz diye aldığınız her şey ve GDO'lu meyve- sebzelerin sizden alacağı şey; sağlığınızdır.

 

Marketlere adım dahi atmayın. Pazara gidin, elmanın kurtlusunu alın, domatesin en şekilsizini.. Daha çok verim için genetiği değiştirilmiş ve tarım ilaçlarına maruz kalmış meyve ve sebzeler zehirden ibarettir. Tarım ilaçları doğayı, çiçeği böceği zehirlediği gibi sizi de zehirler yavaş yavaş.

 

Mevsiminde yiyin her şeyi.  Köy pazarları uğrak yeriniz olsun ve tabi aktarlar... Pakete girmiş, işlem görmüş her şey kanserojendir, koruyucularla kimyasallarla doludur. Bedeninize ihanettir bunları tüketmek.  Bir sakızda bile 10 çeşit kimyasal varsa gerisini siz düşünün.

 

Beyaz ekmeği hayatınızdan çıkarın. Ve tabi şekeri... Tüm işlenmiş gıdaları. Ha en önemlisi de hayvansal gıdaları... Nitekim tüm bunlar fazlasıyla asidiktir. Vücudumuzun ph dengesini bozarlar. Yani asidik ortam yaratır ve zaten tüm hastalıkların asıl sebebi oluşan bu asidik ortamdır. Güne alkali su  ile başlayın, yani bir parça limon koyduğunuz su  veya biraz da zerdeçal. Sonrasında iki öğün sadece. Yani vücut midedekini sindirmeden ikinci bir yükleme yapmayın. Ve tabi midenizde mutlaka boş yer bırakın hep.

 

Deterjanlar, şampuanlar, kozmetik ürünlere  dokunmayın bile. İnanın herşeyin alternatifi var. Sabun cevizi, karbonat, sirke, arapsabunu  ile yapamayacağınız temizlik yok.  Doğal olandan, organik olandan şaşmayın.

 

Vücudumuzun hareketle çalıştığını da unutmayın. Bol bol yürüyün, egzersiz yapın düzenli olarak her gün ve tabi yoga.

 

Çimlere basın, ağaçlara dokunun, sevdiğinize sarılın.  Ruhunuza iyi gelmeyen yerde durmayın, iyi yerlerde nefes alın. Zihninizi yoran, enerjinizi düşüren insanlardan kaçın. Her daim pozitife yönelin ve en önemlisi de, yaratılan her varlığı koşulsuzca sevin.

 

Televizyon izlemeyin mümkünse ve daha az dokunun telefona. Gökyüzüne bakın ve iç sesinizi dinleyin. Kitapları koklayın, aynada kendinize gülümseyin.  Her sabah güneşle beraber uyanmış olun ve kuşların size söylediği şarkıları dinleyin.. Sonra en az on dakika gözlerinizi kapayıp iç sesinizi dinleyin, kendinizden kendinize sefer eyleyin.. Meditasyon şifadır.

 

Tüm bunlar imkansız değil.. Bir düşünürün dediği gibi:

 

"Bir şeyi gerçekten yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz. İstemeseniz de, bir bahane bulursunuz.