Önümüzdeki günlerde AK Parti’nin Meclis’e sunacağı ve yasalaşacağı düşünülen teklif, hayvan katliamına dayalı maddeler içeriyor.
Bu teklife göre: Sokakta yaşayan köpeklerin hepsi zorla toplatılacak ve barınak denen hapishanelere kapatılacaklar. 30 gün içerisinde yuva bulamayanlar (ki muhtemelen hiçbiri yuva bulamaz) bir iğne ile “uyutulacaklar.” Yani bir daha uyanmamak üzere katledilecekler. Bu, asla kabul edilemez!
Bizler maalesef ki her şeyin insan türüne ait olduğunu ve her şeyin biz insanlar için var olduğunu düşünüyoruz. Hümanist bir yaklaşım ile piramidin en tepesine kendimizi koyuyoruz. Tüm sokakların bizlere ait olduğunu savunuyoruz şişik egomuz ile.
Bizler yaklaşık olarak on bin yıl önce yerleşik hayata geçişle birlikte bazı hayvanları evcilleştirdik. Köpekler de bu hayvanların başında geliyor. Atalarımız, kurt soyundan gelen köpekleri evcilleştirme adı altında köleleştirdiler. Köpekler tıpkı kurtlar gibi avlanma yeteneği olan canlılardı. Fakat evcilleştirilmelerinin ardından binlerce yıl içerisinde bu özelliklerini yitirdiler. Artık tamamen bizlere muhtaç hale geldiler. İnsanların verdikleriyle veya çöpe attıklarıyla besleniyorlar. Dilenci konumundalar artık. Yabani hayata adapte olamayacak kadar evcilleştiler. Onları bugün toplatıp dağlara, ormanlara atmak; onları açlığa ve ölüme mahkûm etmek demektir. Atalarımızın sebep olduğu bu kötülüğü, bizler bir nebze de olsa telafi etmek zorundayız. Onlara bakmak zorundayız. Çünkü onlar bizim yüzümüzden avlanma özelliklerini tamamen yitirdiler ve bize muhtaç durumdalar.
Bugün kalkıp da bu hayvanlar için “onları toplatalım, dağlara, otobanlara atalım, barınaklara hapsedelim, toplu halde zehirleyelim” diyenler, acaba hiç utanmıyorlar mı?
Maalesef ki utanmıyorlar!
“Sokaktaki köpekler insanlara saldırıyor, can güvenliğimiz yok” diyerek köpeklerin katledilmelerini savunuyorlar. Tabii medya eliyle de bu durum körükleniyor.
Sık sık haberlere yansıyan: “Başıboş köpekler dehşet saçıyor!” gibi başlıklar sokaktaki köpekleri hedef alıyor.
Oysaki hedefe konulması gerekenler bu hayvanlar değil; belediyeler olmalıdır.
Toplum olarak tepkimizi yanlış yere yöneltiyoruz.
Sokaktaki bazı köpeklerin agresif olması, hepsinin toplatılıp katledilmesini savunmamızı gerektirir mi? Vicdan sahibi, ahlâk sahibi biri nasıl bunu kabul edebilir? Köpekler sokaklarda günlerce aç-susuz kalıyorlar.
Betonlara gömdüğümüz sokaklarda yiyecekleri hiçbir şey yok. Günlerce aç-susuz kaldığınızı düşünsenize! Ramazan ayını düşünün mesela.. Toplamda 13- 14 saat aç kalan insanlar sağa sola saldırıyorlar değil mi? Agresifleşiyorlar nasıl da.
Köpekler ise belki günlerce bir lokmaya hasret yaşıyorlar. Agresif olmaları normal değil mi?
Belediye neden besleme noktaları oluşturmuyor bu hayvanlar için?
Tepkimizi açlıktan agresifleşen köpeklere değil de düzenli besleme yapmayan belediyelere yöneltelim.
Açlığın yanı sıra bu hayvanlar sokaklarda şiddet görüyor, tecavüze uğruyorlar. İnsanlardan her türlü kötülüğü görüyorlar. Neden bir kez olsun bu açıdan bakmıyoruz?
Sokakta rastladığım köpeklerin neredeyse hepsinin bir ayağı aksıyor. Nitekim, sevgisiz büyütülen çocuklar tarafından hatta yetişkinler tarafından şiddete uğramışlar. Bir köşede kıvrılıp uyuyan köpeğe taş atılıyor, tekme atılıyor. Sonra da insanlara karşı tüm güvenini yitiren bir köpek çıkıp birine saldırınca: “Vay efendim can güvenliğimiz yok!”
Neden kimse köpeklerin yaşadıklarından bahsetmiyor. Onların yaşadığı açlıktan, şiddetten ve tecavüzden...
Travma yaşattığımız köpeklerden biri çıkıp da birine saldırınca, aklımıza ilk gelen şey; “hepsini toplatalım, öldürelim” oluyor. Bulduğumuz çözüm bu mudur yani? Öldürmek, yok etmek!
Bunun çözümü belediyelerdedir. Belediyeler belli noktalara besleme noktaları oluşturmak zorundadır. Köpeklerin yaşam alanları iyileştirilmelidir. Kış koşullarına uygun kulübeler yapılmalıdır. Düzenli olarak kısırlaştırma yapılmalıdır. Aşılama ve tedavi için hayvan hastaneleri kurulmalıdır. Kısırlaştırılan ve aşıları, tedavileri yapılan hayvanlar alındıkları bölgeye bırakılmalıdır. Yani kendi yaşam alanlarına... Travma yaşamış olan ve agresif hale gelen köpekler için rehabilitasyon merkezleri kurulmalıdır. Onları o hale getiren yani travma yaşatıp agresifleştiren yine bizleriz. Onların hiçbir suçu yok. Masum varlıkları bir canavara dönüştürmek için uğraşan insancıklar var! Suçlu olan onlardır: Hasta ruhlu insancıklar..
Belediyeler çok basit şekilde yapabilecekleri şeyleri maalesef ki yapmıyorlar. Akıllara gelen tek şey ise; yok etmek, ortadan kaldırmak, öldürmek oluyor. Faşistlik değil de nedir bu? Bizden olmayanı ez, yok et, öldür!
Sokakta bir metrekarelik bir alanı dahi kaplamayan köpeklere tahammül edemiyoruz.
Buna hakkımız yok!
Yeryüzü sadece bizim değil. Sokaklar sadece bize ait değil.
Belediyeler bu hayvanlara en iyi koşulları sağlamak zorundadır. Sonra bakın bakalım bir köpek birine saldırıyor mu ?!
Tabii çocuklarımızı da, kendimizi de eğiteceğiz. Sevginin, şefkatin dilini öğreneceğiz. Başka canlılara zarar vermeye hakkımız olmadığını bileceğiz.
Talebimiz insanî, vicdanî, ahlâkî olmalıdır. Bu hayvanları sokaklardan toplatın, öldürün, yok edin, barınaklara kapatın demek, ne insanîdir ne vicdanî ne de ahlâkîdir. Tepkilerimizi bu hayvanlara değil, belediyelere yöneltmeli ve en ahlâkî en adil olanı talep etmeliyiz.
Toplum olarak bu katliama ortak olamayız ve meclise gelecek olan bu katliam teklifine “dur” demek zorundayız.
Medya olarak da türcülük içeren yani insan dışı hayvanları ötekileştiren dilden uzaklaşmalıyız.
Yılda birkaç kez oluşan kötü bir olayda, köpekleri hedef haline getiren başlıklar ile haberler yapılmamalıdır.
Dehşet saçanlar sokak köpekleri değildir, buna sebep olan sorumsuz belediyelerdir. Hedef olması gereken de onlar olmalıdır.
Bizim gücümüz ancak konuşamayan, kendini savunamayan hayvanlara yetiyor. Değil mi!