Doğu Anadolu'da Kadın Ve Aile


Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren ateşli tartışmalara
konu olan kadının ailedeki konumu, Cumhuriyet’in
kuruluşu ve 1926’da kabul edilen Medeni
Kanun’la kağıt üzerinde radikal bir dönüşüme
uğradı. Osmanlı İmparatorluğu’nda var olan
paralel hukuk sistemlerine son veren, aile yasasını
laikleştiren, tek eşlilik ilkesini getiren
ve birçok alanda kadınlara erkeklerle eşit haklar
sunan Medeni Kanun, ‘modern’ aileyi hedefliyordu.
Cumhuriyet aydınlarının ana varsayımlarından
biri, Medeni Kanun da dahil olmak
üzere gerçekleştirilen reformlarla hedeflenen
değişimlerin sanayileşme, modernleşme ve eğitimin
yaygınlaştırılmasıyla yurdun her yerine
yayılacağı idi. Dolayısıyla, Cumhuriyet’in kuruluşu
sırasında var olan ve bölgesel koşullara,
dinsel yorumlara, etnik yapılara göre değişiklik
gösteren aileye ilişkin yasalar ve uygulamaların
modernleşmeyle kendiliğinden ortadan kalkacağı
varsayıldı. Bunun ötesinde, Cumhuriyet’in “lineer”
bir model içeren modernleşme varsayımının
bir sonucu olarak, modernleşmenin ve
sanayileşmenin bölgeden bölgeye farklılıklar
gösteren etkileri, erkek egemenliğinin değişen
koşullarda yeniden yapılanış biçimleri, kadınların
modern/laik sistem içinde tam olarak neleri
kazandıkları ve neleri kaybettikleri uzun yıllar
inceleme konusu olmadı.
Oysa, merkezi devlet otoritelerince tek
geçerli yasa olarak kabul edilen Medeni Kanun’a
rağmen, bu kanunla çelişen birçok geleneksel
ve dini yasa, Cumhuriyet Türkiye’sinde bölgeye,
ekonomik koşullara, dine ve mezhebe, etnik
kimliklere göre farklılıklar göstererek var
olmaya devam ettiği gibi, daha da karmaşık ve
birbirinin içine geçen bir yapı kazandı. Özellikle
özel alanda, yani ailede geçerli olmaya devam
eden bu yasalar, tamamıyla yerel toplulukların
denetimine kaldılar.
1990’lara varıldığında, aile
kurumunun Türkiye’nin geçirdiği tüm değişikliklere
rağmen, toplumun en geleneksel kurumu
özelliğini taşımakta olduğu ve modernleşmenin
etkilerinin yıllarca varsayıldığı gibi
tek boyutlu olmadığı, sınıf, etnik kimlik, mezhep,
üretim biçimleri, yerel koşullar ve bölgelerin
özelliklerine göre değişen bir yapı oluşturduğu
görülüyor. Bu bağlamda Doğu Anadolu, merkez
kurumları karşısındaki tarihsel özerkliği, ekonomik,
etnik ve sınıf yapısı gereği, modernleşmenin
etkileri ve modernleşmeyle cinsiyet ilişkileri
arasındaki ilişkinin en çarpıcı ve çelişkili
örneklerinden birini oluşturuyor.