Telaşlıydı. Biriktirdiğini kaybetmekten, umduklarına erişememekten korkuyordu. Sızka bacaklarıyla bir sağa bir sola koşturuyordu genç adam.
Akşam karanlığı basmadan ve aldığı malzemeler ezilmeden stoğunu iyice eritmeliydi. Yada kendisi bu işi ancak bu kadar bildiği ve bu konuda tecrübesiz olduğu için malzemesini koruyup sonraki günlerde tekrar satmayı düşünmeden ucuza satarak, yorucu günün sonunda bir parça kar elde edebilmişti. Halbuki diğer arkadaşları telaşsız ve tedbirli bir şekilde davranıp külli bir kazanca kavuşmuşlardı.
Aynen şu pazarcı gencin misali gibi büyük kar ve zararın elde edildiği dünya pazarındayız.
Efendimiz (asm) ”Dünya ahiretin tarlasıdır” buyurmuş. Bu tarlada ekilen mahsuller, ahiret âleminde cennet veya cehennem olarak ortaya çıkacaktır. İnsanlara cüz'î irade verildiği için; bu dünya tarlasına dilediğini ekip biçmekte serbest bırakıldığı gibi, nefsini ve malını Allah'a satmakta da insan serbest bırakılmıştır. Mümin işini zamana yayar ve aceleci davranmaz. Bilir ki onu devamlı görüp gözeten bir Rabbi vardır. Onun en ince sızılarından baherdar ve her haliyle alakadar olan Allah'a olan güveni onu ölçülü hareket etmeye, rızık korkusuna kapılmadan olanla yetinerek çabalaya sevk etmektedir.
Kimseye kölelik yapıp kendini küçük düşürmeden, yeryüzünde bir halife olduğunu bilerek vakarla dolaşmayı Rabbinin emri olarak bilip ona göre hareket etmektedir. Çünkü dünya ve âhiret hayatı, birbirinin devamı olan iki hayattır. İnsan ilk olarak dünya hayatına gözlerini açtığı için bu hayata “yakın hayat” anlamında “dünya hayatı”, dünyaya gözlerini yummasının ardından son olarak âhiret hayatına intikal ettiği için bu hayata da “sonraki hayat” anlamında “âhiret hayatı” denmiştir. Ve mümin kalacağı süreye göre hayatlarını önceler. Hangi hayat daha uzun ve kalıcı ise yollar ona göre belirlenip, hayat ona göre bina edilir.
Dünyanın Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı, ondan kafire bir yudum su dahi içirmezdi. [Tirmizî rivayet etmiştir] Madem durum budur bizde şu kısa süreliğine zevklenip faydalandığımız şu aleme bel bağlamamalı işlerim düzelmedi diye endişe etmemeliyiz. HasbunAllah ve ni'mel vekil(Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.) diyerek gayretimizi ortaya koymalı gerisini Allah'a bırakıp rahat etmeliyiz.