İsmail’in Arkadaşı Yılmaz

Bir varmış bir yokmuş. Bir varmış hep varmış. Yüreğir ovasında iki güzel çocuk yaşarmış. Bu çocukların en büyük kusuru yoksul olmakmış. Yoksul olmasalar, zengin çocukların at yarışı oyunlarında onların atı olmazlarmış ki.  Üstelik at olduklarında yenilince dayak da yemezlermiş zengin çocuklardan. İsmail ve Yılmaz; iki yağız yürek, iki can dost. Bir gün yine dayak yediklerinde İsmail “ Yılmaz biz artık kimsenin atı olmayalım” demiş.  Karşı durunca yine dayak yemişler fakat. Aynı yıl hastalıktan ölmüş İsmail.  Yılmaz çok ağlamış mezar başında ve söz vermiş İsmail’e “Büyüyünce kimsenin atı olmayacağım” diye.

 

Yılmaz büyür ve o günleri şöyle anar:  “Benim savaşım İsmail’in ölümüyle başlar. Yoksul çocuklar kimsenin atı olmasın diye de sürer gider. Ve İsmail, bütün dünyanın ezilmiş, yoksul çocukları adına yaşar, büyür içimde.”

 

Bu yazıyı Yılmaz Güney Sineması başlığı altında yazmaya varmadı elim. İsmail’i anmadan, bu yaraya dokunup bağrıma basmadan eksik kalırdı. Her birimizi şimdi olduğumuz kişiye dönüştüren de yaşadıklarımız, hayatımıza dokunan insanlar değil mi zaten? İsmail o gün o cümleyi kurmasa belki de böyle inanılmaz bir oyuncu, senarist, yönetmen, yazar olmayacaktı Yılmaz Güney.

 

Bugün Yılmaz Güney Sineması akademilerde konu olarak işleniyor. Dünya yönetmenlerine ilham kaynağı oluyor. O yıllarda kullandığı çekim teknikleri, özgün senaryolar, gerçekçi dil, film müzikleri şimdi- ve sonsuza dek- bıkmadan usanmadan izlenmesini sağlıyor filmlerinin. Özellikle Çirkin Kral filmleri sonrasında yaptığı filmler sinema dilinin ve anlayışının yerleştiği filmler oluyor. Yol filmi dünyanın en saygın festivallerinden biri olan Cannes film festivalinden ödülle dönüyor.

 

Yılmaz Güney sineması neden seviliyor peki? Çünkü gerçek. Çünkü toplumun kıyıda köşede, sessiz sedasız yaşadığı hayatın sesi. Yerli sinemamızın ilk gerçekçi filmi Umut’taki Cabbar’ı tanımayanınız var mı mesela?  İlla ki bir eş dosttur, bir hısım akrabadır Cabbar. Sürü’deki ak yazmalı Berivan’ın masumiyetini, Şıwan’ın çaresizliğini görmeyeniniz var mı peki?

 

Yazdıklarım küçücük kaldı yazmadıklarımın yanında. Affola! İşte böyle, bazı insanlar öldükten sonra da yaş almaya devam ederler, onlar ölümsüzlüğü bulanlardır. Dünyaya adlarını avuçlarıyla kazıyanlardır. 

 

Mutlu yıllar Yılmaz!  Mutlu yılar Yılmaz’ın içinde büyüyen İsmail. Yaşıyorsunuz.