Kültür, bir halkın kimliğidir. Ve biz, o kimliğin taşlarını birer birer düşürüyoruz. Eskiden komşu kapıları ardına kadar açıktı; şimdi kilit üstüne kilit vuruluyor.

Eskiden bir sofrada oturmak paylaşmanın en güzel haliydi; şimdi masalar yalnızlara kurulu. Ne oldu da bizi biz yapan bu değerler böylesine eriyip gitti?

Modernleşmeyi yanlış anladık belki de. Geleneklerimizi bırakmayı, geçmişimizi inkâr etmeyi ilerlemek sandık. Ama geçmişsiz bir gelecek, köksüz bir ağaç gibidir. Fırtına vurduğunda, dallarımız savruluyor.

Bugün, birbirimize yabancılaşmış haldeyiz. Birlikte yaşama kültürümüz, yardımlaşma, dayanışma, imece ruhu... Hepsi sessizce çekip gidiyor. İnsanlar birbirine selam vermeye çekinir olmuş, aynı apartmanda yaşayanlar birbirinin adını bile bilmez hale gelmiş. Kültür dediğimiz şey tam da burada, insanın insana olan bağında saklıydı.

Kaybettiğimiz şeyin büyüklüğünü belki de henüz fark edemedik. Ama şunu bilmek gerek: Kültür, sadece geçmişin değil, geleceğin de temelidir. Eğer ona sahip çıkmazsak, bir gün sadece anılarımızda kalacak. Ve o gün geldiğinde, her şey çok geç olacak.