Medyanın Tarihsel Serüveni (Retorik)

Tarihsel serüvene baktığımızda ve yine bilimsel olarak meseleyi ele aldığımızda geçmişten günümüze değin uzanan bir mesele vardır ki belki de dünyanın eksenini değiştirebilecek bir durumun da oluşmasına zemin hazırlayan ana mevzulardan birini teşkil etmektedir. Tarih, karşıdaki kişiyi etkileyip yeni bir düzen bulup, kurup, oluşturmanın maksadını yıllardan beridir araştırıp soruşturuyor. Her halükarda bu amaç ve gaye içerisinde karşımıza RETORİK dediğimiz bir husus çıkmaktadır. Bu husus ki bir devrin tamamını değiştirip dönüştürebilecek bir kudreti de içerisinde barındırmaktadır.

 

Retorik; jest, mimik, hal, tavır ve hareketler ekseninde karşıdaki kişiyi tabiri caizse büyüleyip ele geçirmenin gayesi altında hareket etmenin zeminini de oluşturmaktadır. Bu düşünce akımıyla meseleye el attığımızda, tam iki bin yılı aşkın süre zarfında geçmişten günümüze ulaşan bir meselenin de teşkilini baz alan RETORİK kavramı, günümüzde tartışılmaya açık olarak da vücut bulmuş ana argümanlardan birini oluşturmaktadır. Meselenin tartışma zeminine baktığımızda retoriğin bilimsel ya da sanatsal olduğu konusu taraflarca iki kutbun da yeşermesine ön ayak oluşturmuş, bu işin en başarılı isimlerinden birilerinin Aristoteles, Çiçero, Hitler, Karl Marks, vb. şahsiyetlerin olduğu meselesi de tartışmalara zemin hazırlayan etkenlerdendir.

 

Bu isimlerin tarihsel serüvenine baktığımızda, her biri bir konuyu ele alarak, kendi dönemlerinde önemli işler yapmış, halk tabiriyle bir devrin yönünü kendilerine çekerek bambaşka bir süreç oluşturmuş kimselerdir. Keza retoriğin ana esası hakkında şunu belirtmemiz pek tabii ki mümkündür;

 

Güçlü, etkileyici, karşıdaki kişinin her türlü hususuna ilişkin olarak cezbedici bir hal, tavır, hareket sergileyerek karşıdaki kişiyi ikna etme amacı güçlü bir biçimde vücut bulmaktadır. Hiç şüphesizdir ki aynı arzu ve amaç doğrultusunda karşıdaki kişiye yön verdirmek, güzergah oluşturmak, amaçları doğrultusunda şahısları harekete geçirmek de bir başka ana tema ve etkeni doğurmaktadır. Bu amaçlar silsilesi altında kişileri etkileyen hatip, bu sayede güçlü bir figür oluşturması nedeniyle kitleleri de harekete geçirebilecek potansiyeli kendi iç güdüsünde barındırıyor. Burada elde ettiği gücü hem iyi, hem de kötü yönde kullanabilecek olan hatip, bu güç sayesinde her türlü proje ve oluşumu da kendi iç dünyasında oluşturabilmenin fikriyatı altında suça dahi teşkil oluşturabilecek amaçları harekete geçirebilir.

 

İşlevsel olarak ele aldığımızda retoriğin kitleler üzerinde öyle bir gücü ve kuvveti vardır ki, bu unsurlar bir araya toplandığında büyük bir güçle müthiş bir oluşuma, örgütsel birlikteliğe gitmek pek tabii ki mümkündür. Nitekim bu mesele dahilinde olaya baktığımızda retoriğin anlam ve işlevsel olarak uygun bir biçim, tutum ve süslü manalar kalıbında aktarılması işin kıymetini daha da çok ortaya koymaktadır.

Retoriğin doğuş ve ilerleyiş hikayesine bakacak olursak şu hususlar karşımıza çıkıyor dememiz her halükarda mümkündür; Antik Yunan’da, usta çırak ikilemesi bakımından görüş ve düşünce akımları ortaya çıkmış, bu bilgi ve birikimin sunduğu imkanlar bütününde ise retorik kendini en ön safa alarak sanatların en mukaddesi, önemlisi ve mühimi olarak bir tarafa çekilmiştir. Nitekim bu mesele dahilinde retoriğin mühim hususu da ortaya çıkarak, kimilerine göre sanatsal, bazılarına göre edebi açıdan, bir başka kesim tarafından ise bilimsel yönü daha da ön plana alınmıştır.

 

Nitekim bu meseleler ve tartışma dünyası bakımından retoriği önceliğe aldığımızda şöyle sonuçlar da önümüze çıkabiliyor; özü ve biçimi itibariyle retorik; sözlü ya da yazılı kültürel üretimleri etkilemiş olan bu önemli söylem türünü incelemeye kaçınılmaz olarak sevk etmektedir. Meseleye özel araştırmalar yaparak ele alan Aristoteles ortaya üç farklı düşünce yapısını atarak mühim bir duruma da değinmiştir. Onları da şöyle adlandırmıştır;

Ethos, Pathos, Logos…

 

Bunların arasında Pathos, duygu ve düşünce dünyasına hitap eden bir sistemi önceliğe alarak mühim bir fikriyatı da baz almaktadır. Yine Logos, ortaya olgusal ve elle tutulur bilgisel düşünceleri ortaya atarak, kişilerin zihninde hem rakamsal olarak, hem de bilgisel olarak bir tutum sergiler. Ethos ise daha çok mesajı gönderen ikna etme amaçlı konuşmacının, dinleyiciler tarafından algılanan karakter, zekâ, iyi niyet ve inandırıcılığını ifade eder. (Devam edecek)…