Yıllar önce bir gazetede yayımlanan yazısında Prof.Dr.Nevzat Yalçıntaş, tarihteki büyük Altınordu Devletinin, hayatta kalan bireylerinin Ukrayna’da yaşadıklarını iddia etmişti. Sonraki yıllarda Ukrayna ile ilişki kurup, bu ilişkileri geliştirdikçe, gördüklerim ve öğrendiğim bilgilerle ben de aynı kanaati taşımaya başladım. Zira gerek bu ülkedeki insanların, yaşama biçimleri, gelenek ve görenekleri bugünkü Türk insanına çok benzemektedir.
Kiev’deki dostlarım bir gün beni Mamayeva Sloboda adlı bir yere götürdüler. Bugün bir Açık Hava Müzesi durumunda olan mekân, Ukrayna’nın yerli halkı, “Kozaklar”ın yaşadıkları yerdi.. Kiev’in biraz dışında olan mahallin adı “Kiev Mihaylodorntsia”dır. 7-9 Temmuz 2012 tarihlerinde burada “Mamayev Kozak Kılıcı” adıyla, III.Uluslararası Görkemli Silahşör Turnuvası düzenlenmiştir. Bu etkinliğe, Türkiye, İtalya, İsveç, Polonya ve Kırımtatar atlıları katılmışlardır.
Mamaya Sloboda’da, bir “Peçenek Heykeli” bulunmaktadır ki, Kozaklar, bunu sembol olarak alıyorlar. Peçenek adıyla park ve müze vardır. Bundan da anlaşılmaktadır ki, Ukrayna halkının çoğunluğu, Peçenek (yani Türk) kökenlidir…Dostlarımın söylediklerine göre, sonraki tarihlerde Ukrayna ordusu Kozaklar’dan oluşmuştur.
Kiev’de Türkmenler’in büyük fikir adamı, şair Mahdumgulu’nun ve Kulubeçinskaya caddesindeki Azerbaycan Büyükelçiliğinin bahçesinde Haydar Aliyev’in heykelleri de vardır.
Kiev’deki Milli Tarih Müzesi de, merak ve ilgiyle gezdiğim mekânlardan biridir. Bu Müzede 800 bin adet malzeme var. Arkeolojik ve etnografik malzemeler, elyazma eserler, çağdaş sanat örnekleri ve zengin bir para koleksiyonu bulunan Müzenin dış kısmında Peçenekler’den kalma balballar. (ki hemen hemen tüm müzelerde bunlardan var.) Müzede tüm çağlara ait eserler bulunmaktadır.
Peki, Kozaklar Kimdir? Kozakların kadim tarihi ve kökeni hakkında çelişkili bilgiler vardır.. Tarihçi Philip Johan von Strahlenberg’e göre Kozak sözcüğü “sınırda yaşayan özgür ve her zaman para karşılığında savaşmaya hazır kişi” anlamına gelmektedir. Fakat Strahlenberg, bu sözcüğün özellikle hangi isimden türediğini belirtmemiştir. Vasiliy Dmitriyeviç Suhorukov ise, Kozak sözcüğünün Rusya’da çok daha önceden bilindiğini, çoğunun düşüncesine göre, Moğolcada sınır muhafızı ve genel olarak asker anlamına geldiğini belirtmiştir. Fakat o dönemin vakayinamelerinin incelenmesinin sonucunda Kozakların sadece muhafız olarak değil, Ukrayna’yı yıkan kişiler olarak adlandırıldığı da saptanmıştır.
Orta Asya’da tüm Türk ordusu Kozaklar olarak adlandırılmıştır. Tatarlar ve Ruslar, XV. yüzyılda Kozak adını gezgin hayatı yaşayan, asker anlamında kabul etmiştir.
Dünyaca ünlü Şarkiyatçı Baron Brambeus da “Kozak, bugün Kırgız dediğimiz halkın ta kendisidir” bunlar Asya’da cesaretiyle, yırtıcılığıyla, becerikliliğiyle ünlüdür. Eski zamandan beri farklı atlı görevleri için doğu hükümdarlarının kullandığı, kendi hafif atlı müfrezelerine verdikleri addır”… diyerek Kozak sözcüğünün Türk kökenli olduğunun altını çizmiştir…
Lev Gumilyov’a göre ise Terek Kazakları, Hristiyan Hazar (Türk) kökenlidirler.
Kozakların Türk olduğunu ileri süren bir diğer isim de Murat Adji’dir. Murat Adji Kozakların ortaya çıkışını V. yüzyılda Attila’nın ölümünün ardından, ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Attila’dan sonra tahta oturmak ve Deşt-i Kıpçak’ta egemenlik kurabilmek için iç mücadeleler olmuştur. Büyük ordu parçalanmış ve bu durum düşmanları sevindirmiştir. O yıllarda Kıpçaklar’ın bir kısmı Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetini kabul etmiş ve yerleşmek için Roma İmparatorluğu’ndan toprak istemişlerdir. Romalılar, kendi taraflarına geçen Türklere iyi davranmışlar, askerleri maaşa bağlamışlar, ayrıca toprak vermişlerdir. Bu Türklere Federat adı vermişler; bu Kıpçak Federatlarla birlikte Kozaklar dünya tarihinde yer almıştır. Bir başka deyişle Kozaklar, para için düşman safında, kendi halkıyla savaşan Türklerdir. Bu açıklamalar ışığında Kozakların Türk kökenli olduğunu söyleyebilmek mümkündür.
Kozak erkek kıyafeti, gömlek ve şalvardan oluşmaktaydı. Gömleği şalvarın içine sokarlardı. Kalpak biçiminde başlık ve yumuşak ayakkabı Rusların giyiminden ayrılmaktaydı. Üst kıyafetlerde diğer halkların etkisi görülmüştür. Terek, Kuban ve Don Kazaklarının geleneksel kıyafetleri, neredeyse hiç değiştirilmeden Kafkas halklarından alınmıştı: keçe gocuk, başlık, Çerkez cüppesi, Ural Kazakları Tatar, Başkurt veya Nogaylarınkine benzer gömlek, giyerlerdi. Türk kökenli halkların giyim tarzından etkilenen Kozaklar bu yönüyle de Ruslardan ayrılmaktadır. Kendilerine özgü askerî ve idari yapıya sahip olan Kozakların üniformaları da karakteristiktir. Kozakların sefer kıyafeti; beline kayışlı kemer takılmış Kafkas tarzı kaba, çuha ceket ve bol şalvardır. Başlarına ise kuzu derisinden şapka takmışlardır. Sevilen renkler mavi ve kırmızıydı. Boş zamanlarında, bayramlarda, arkadaş görüşmelerinde veya gelen misafirleri kabulde, karanfil çiçeği nakışlı ceket; kimi de Türk usulü altın düğmeli, gümüş yaldızlı düğmeleri olan ceket giymeyi tercih etmiştir. Hepsinde, balık dişinden kemik saplı kılıçların asılı olduğu ipek Türk kuşakları takılı olup, gümüşle çerçevelenen kara kınlı, kırmızı ve sarı maroken çizme giymişlerdir. Aynı şekilde askerî kıyafetlerinde de Türk etkisi vardır.
Taras Bulba
Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün Ukrayna Kazakları’nın 15. yüzyıldaki yaşamlarını, savaşlarını ve zaferlerini destansı bir dille anlattığı Taras Bulba romanı Türkçe de dahil hemen hemen bütün dünya dillerine tercüme edildiği gibi, Amerikan sinemasında Yul Brynner, Tony Curtis, Christine Kaufmann, Natalia Dubrov, Vladimir İrman vb. gibi büyük sanatçıların yer aldıkları, muhteşem bir filme konu edilmiştir.
Film, Taras Bulba’nın iki oğlu Andrey ve Ostap’ın Ortodoks ilahiyat okulundan dönüşüyle başlıyor. Tüm Kazaklar gibi asıl eğitimin askeri kışlada alındığını düşünen Taras Bulba da oğulları ile birlikte Kazak askerlerinin eğitildikleri Zaporozhye’ye doğru yola çıkar. Çünkü bir Kazak sadece savaştaki cesaretiyle hatırlanır ve tam bir Kazak olur. Hayattaki tek görevleri dinlerini ve milletlerini Katolik Polonyalılardan, Tatarlardan, Yahudilerden ve Türklerden korumaktır.
Ben hem Gogol’ün Taras Bulba romanını okudum, hem sinemada hem de TV kanallarında birkaç kez filmi seyrettim. Zira bana göre bu bir Türk filmi idi. Zira Taras Bulba’nın da oğullarının da Türk olduklarını biliyordum.
Kitabın, dolayısiyle filmin yaratıcısı olan Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852), Ukrayna’da, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı ve Kazak gelenekleri eserlerine yansıdı, Ukrayna halk kültürünün ögeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. Mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin öncüsü oldu. Onun eserlerini okumuş bir kişi olarak kanaatim odur ki, o da Kozak, yani Türk kökenlidir. Esasen, Ankara’da Büyükelçilik yapmış olan, Rus siyasetinde bir dönem söz sahibi olan bir zatın bizzat kendi ağzından duyduğum şu sözü de hiç unutmam: “Hangi Rus’un derisini kazısanız, altından Türk kimliği çıkar!...”
Tüm bu bilgiler değerlendirildiğinde, T.C.Cumhurbaşkanı ve Hükümetimizin, neden Ukrayna ile böylesine içten ilgilenmekte olduğu daha iyi anlaşılacaktır.