Kültürümüzde Vakıf; taşınmaz bir malın mülkiyeti, hükmen ilk sahibinde kalmak ya da Yaradana adanmak suretiyle gelirinin sürekli olarak hayır işlerine sarf edilmesidir. Vakfın tarifi; “Bir malı mülkiyetten çıkarıp, menfaatini özel şartlar üzere, ebedi olarak bir hayra tahsis ederek saklamak…” biçiminde de yapılabilir.
Vakıf müessesesinin İslâmiyetten önce de Türkler’de var olduğu belgelenmiştir. Doğu Türkistan’ın Turfan kenti yakınlarında yapılan kazılarda elde edilen, 12.Yüzyıla ait bir kitabede, vakıf kuruluşundan söz edilmektedir. Bez üzerine yazılı olan bu belgenin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde saklanmakta olduğu, yapılan yayınlardan anlaşılmıştır. Demek ki ecdadımız, Müslüman olmadan önce, daha Buda’ya taptıkları dönemlerde bile vakıf kurmuşlardır. Anlaşılıyor ki pek çok konuda, Dünyaya önderlik eden atalarımız, vakıf konusunda da öncü olmuştur.
Budist Uygur’lara ait bir vakfiyede, bir Uygur manastırına vakfedilen bağ ve arazinin bir tıp medresesi ve diğer okulların yaşatılması ile ilgilidir. Vakfedilen ise yüksek seviyede görevli olan bir kişidir. Manastırı yöneten rahip mütevelli olacak ve halefleri de bu görevi yerine getireceklerdir. Vakfedilen malların geliri manastıra ait olacak, bunlar her türlü vergiden muaf tutulacaktır. Manastırın rahipleri, hanedana, halka ve ülkenin mutluluğu için dua edeceklerdir.
Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonra, vakıf konusuna dört elle sarıldılar. Gerçekte dini, hukuki kuruluşlar olan vakıfların Türk-İslâm dünyasında, kültür ve sanatla yanyana ve içiçe verdikleri sosyal dayanışma hizmetinin önemi ve yeri büyüktür.
İslâmiyetin büyük bir hızla yayılmasından sonra, geniş bir coğrafyaya yayılan ulusumuz, birer şefkat ve iyilik abidesi halinde yücelen vakıfları ile Osmanlı İmparatorluğunu Dünyadaki en büyük devlet haline getirmiştir.
Vakıflar yıllar boyunca insanlığa yararlı hizmetlerde bulundular.
Vakıflar Türk gelenek ve göreneklerinin korunmasında, yaşatılmasında büyük işlevler üstlendiler.
Hazreti Ömer’in Hayber’in fethinden sonra ganimet olarak kendisine düşen bir arazinin satılmaması, miras bırakılmaması ve hibe edilmemesi şartı ile fakir, köle, misafir ve Allah yolunda olanların istifadesi için vermesi İslâm tarihinde ilk vakıf olarak kabul edilmektedir.
“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Malın en hayırlısı Allah yolunda harcanandır. Vakfın en hayırlısı da insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır.” Şeklindeki Hadis de Milletimizin riayet ettiği, dini bir talimattır…
Vakıflar, tarih boyunca hangi amaçlarlakurulmuş olurlarsa olsunlar, İslâm ve Türkdünyasında birbirinden önemliçokçeşitli hizmetleri üstlenerek, günümüzde modern devletin yapmakta olduğuçok sayıda kamusal göreviyüzyıllarcabaşarıyla yerine getirmişlerdir. Vakıflar, aynı zamanda, servetin zengin kesimlerden toplumun daha fakir kesimlerine doğruakışınıönemliölçüdegerçekleştirerek sosyal dengelerin kurulmasında ve sosyal bütünleşmeninsağlanmasında, toplumsal barışınsürekliliğinde, sınıf çatışmalarınınönlenmesinde, kamunun hizmet taleplerinin yerinde karşılanmasında, siyasî ve ekonomik istikrarın sağlanmasında da merkezî yönetimlerin en büyük yardımcıları olmuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Vakıf konusunda çok önemli gelişmeler oldu. Osmanlı Bayrağı altında olan tüm yurtlarda Vakıf kültürü en üst seviyeye ulaştı. Evliya Çelebi, XVII. yüzyıldaki Osmanlı vakıf eserler hakkında, “ben elli yılda 18 ülkeye seyahat ettim, hiçbir yerde bu kadar hayrat görmedim” diye yazdı. Osmanlı sosyo-ekonomik ve kültürel hayatının neredeyse tamamını kuşatabilecekşekilde konumlanan vakıf sistemi, günümüzde de dünyanındört bir yanında hâlâ hayatın vazgeçilmez sosyal ve siyaset kurumları arasında olduğuinkâr edilemez bir gerçektir.
Tabii, Cumhuriyet döneminde de, Vakıf kültürümüz ciddi biçimde ele alındı. Örneğin, 1 Mart 1922 tarihinde TBMM’ni açış konuşmasında Atatürk şunları söyledi:
“Vakıflarla ilgili konulara gelince; bilinmektedir ki vakıflar memleketimizin mühim bir servetini teşkil eder. Bu servetten millet ve memleketin gerektiğişekilde istifade edebilmesi içinŞer’iyyeVekâletiyle beraber bütün Bakanlar Kurulunun ve hatta Yüce Meclisin bu hususu ehemmiyetle tetkik ile bu büyükmüesseseninharaplıktan korunmasını ve memlekete faydalı bir hale konulmasını temenni eylerim.
Efendiler;
Vakıfların varoluş esprisi gözönüne alınınca; bunun dinî müesseseler ile beraber hizmet ve sosyal dayanışmayıhedeflediği ortaya çıkar.
Vakıfların imarethaneler, bîmarhâneler, hastahaneler, kütüphaneler, kervansaraylar, hamamlar, çeşmeler, mektepler, medreseler, ve diğer irfan müesseselerinikapsamış olması, vakıflara ait konuların çözümünde uyulması zorunlu olan esasları göstermektedir.”
Büyük Önder bir yıl sonraki Meclisi açış konuşmasında da şunları söyledi:
“Efendiler,
Geçen sene zarfında Evkaf (Vakıflar) Bakanlığı; dînî ve hayrî yapıların tamir ve inşaatındaoldukçamühim bir faaliyet göstermiştir. Yapılan tamirler, yurdun çeşitli yerlerinde olmak üzere toplam; 126 cami ve mescit ile 31 medrese ve mektep, 22 su yolu ve çeşme, 175 akar ve 26 hamama ulaşmıştır.
…İstanbul’a ait olup, şimdiye kadar teşkilâtsızlıkyüzünden ihmal edilen bentlerin tamiratı ciddiyetle gözönüne alınarak; bu hususta bir kanun tasarısı hazırlanıp, Meclise sevk edilmiştir ve adı geçen Kanunun Yüce Meclis tarafından kabulü halinde İstanbul’da susuzluk tehlikesine maruz kalan halk ve dinî yapıların su ihtiyacı mümkünolduğu kadar azaltılacaktır.
Toplamı önemli bir miktara ulaşan vakıflar giderlerinin hiçbir denetime tutulmadan harcanması uygun olmadığı gibi, devamlı olarak halk tarafından yapılan şikâyetlerin bir an önce tetkiki mümkünolmadığından, yeniden Teftiş Kurulu oluşturulması bütçeyekonmuştur
Aylık yirmibeş, elli kuruş gibi küçük bir ücretle hizmetlerini yürütmekte olan din görevlilerinden 487 kişininmaaşlarınaşimdiye kadar 13006 lira zam yapılmış ve bu sene içinde bir o kadar lira zam kararlaştırılmıştır.
Efendiler! Geçen sene arz etmiştim. Bu sene de tekrara mecburum ki, vakıflar konusu mühimdir. Memleket ve milletin hakiki menfaati yönünden tetkik ve günün gereklerine uygun bir şekildeçözülmesilâzımdır, çok gereklidir.”
*Vakıf kültürümüzde şöylesi özlü sözler de bulunmaktadır:
*Vakıf; yorgunu dinlendiren misafirhane, yetimi, yoksulu barındıran ve güldüren yuvadır.
*Vakıf; cahili öğreten okul, açı doyuran aşevi, hastayı tedavi eden hastanedir.
*Vakıf; mutluluğagötüren kapsamlı ve görkemli bir yoldur.
*Vakıf kurumu; insanın insana,ve tüm canlılara sunabileceği hizmetin tümüdür.
*Vakıflar; en güzel bir sosyal hizmet tesisidir.
*Vakfa saygı, tarihe saygıdır.
*Vakıf; iman, sevgi ve manevi olgunluğunmahsulüdür.
* Vakıf; sevgi sembolü, insanlık dolu bir fazilet yoludur.