Her yıl 12-18 Eylül tarihleri, Ahilik Haftası olarak kutlanmaktadır. Devletimizin ilgili birimleri bu hafta içerisinde başta Kırşehir ilimiz olmak üzere, Yurdumuzun çeşitli yerlerinde anma ve kutlama toplantıları yaparlar.

Kırşehir’de yoğunlaşılmasının nedeni, Ahi Evran’ın makamının Kırşehir’de olmasıdır. Oysa Ahi Evran’ın yaptıkları sadece Kırşehir’i değil bütün bir Anadolu’yu, hatta Türk Türk Dünyasını ilgilendirmektedir. O kurduğu Ahilik Teşkilatıyla ve sahada verdiği mücadele ile Anadolu’nun Türklere yurt yapılmasında, bu coğrafyanın vatana dönüştürülmesinde önemli bir misyon üstlenmiştir.

Horasandan Anadolu’ya gelmiş olan Ahi Evran;  Konya’da, Kayseri’de, Denizli’de ve son olarak şehadetine kadar ikamet ettiği Kırşehirde, ahilik değerleri çerçevesinde esnaflarımızı örgütleyerek yeni bir oluşumun, Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu olmuştur. 

Ahi Evran hem bilgin, hem mücadeleci kişiliğiyle istisna-i bir şahsiyettir.  Bir taraftan kurduğu Ahi Teşkilatı ile Anadolu’da iktisadi düzenin sağlanmasına çalışmış, diğer taraftan Konya, Kayseri ve Kırşehir’de Moğollara karşı birlik ve dirlik mücadelesi vermiştir.

Ahi Evran; gün gelmiş şed kuşanmış posta oturmuş, yeri gelmiş kılıç kuşanmış düşmanla çarpışmıştır. O bu yönüyle hem alp hem erendir.  Kısaca tam manasıyla bir “alperen”dir.

Dini, ahlaki, toplumsal, ticari, mesleki, hatta askeri cepheleri bulunan Ahilik Teşkilatı, bu çok yönlü yapısıyla temasa geçtiği hemen her ferdin özellikle de Anadolu insanının dünyasında derin izler bırakmıştır.

Temelde iş ve meslek ahlakına yönelik bir yapı olarak düşünülen Ahilik;  inançlı, ahlaklı, sosyal dayanışmaya ve yardımlaşmaya önem veren, işbirliğini benimsemiş, vatanperver bireyler yetiştirmek suretiyle de milli birlik ve bütünlüğün tesisinde önemli bir rol oynamıştır.

Yedi yüz yılı aşkın bir süredir toplumsal hayatımızın her yanını kuşatmış olan, ruhunda Hazreti Âdem’in tövbesini,  Hazreti Eyyübün sabrını, Peygamber Efendimizin cömertliğini,  Hz. Ömer’in adaletini ve Hz. Ali’nin bilgisi gibi nice erdemli kural, kaide ve töreyi  barındıran Ahilik müessesesi Allah’ın Aziz Milletimize bir lûtfudur.

Ahiliğin temelinde Orta Asya Türk gelenekleri, görenekleri ve inançları vardır. Ama Ahi Evran Veli bütün bunları, İslâm inançlarıyla birleştirip, harman ederek Ahilik kavramını oluşturmuş, daha sonra da “Ahi Birlikleri” kurulmuştur.

Ahilik Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte kurulup gelişmiştir. Osman Gazi’nin ölümünden sonra Orhan Gazi’nin II.Padişah olarak tahta geçmesini sağlayanlar, Ahi şeyhleridir. Orhan Gazi tahta geçince vezirlerinin çoğunu, Ahiler arasından seçip, tayin etmiştir.

Öncelikle bilinmelidir ki, Ahilik bir tarikat değildir…Ahilik bir yoldur. Yöntemdir. Ahilik  gelenek ve göreneklerimizi, İslâm potasında yoğurup düzenleyen ve kurumdur. Bu Kurum, Osmanlı’yı dört kıt’aya egemen bir İmparatorluk haline getirmiştir…Bu Kurumun temelini oluşturan insanlar, son derece dürüst esnaflardan ve zenaatkârlardan oluşuyordu. O esnaflar ki, kendisine gelen bir müşteriyi, henüz siftah yapmamış olan komşu bir esnafa gönderirdi… Bunlar aşırı bir kârla satış yapmazlar, deyim yerindeyse, müşteriyi kazıklamazlardı. Makul bir kârla satış yaparlar, terazi hilesini de bilmezlerdi.

AHİLİK, yeni birçok müesseselerin kuruluşlarına da önderlik ederdi. 1844’de İngiltere’de oluşan ilk kooperatifçilik hareketinin temelinde Ahilik vardır. Bu kooperatifi kuranlar, 1828-1831 yılları arasında Anadolu’ya gelerek, Ahilik müessesesini incelemişler ve Ahilik ilkelerinden aldıkları ilhamla, kooperatifçilik ilkelerini oluşturmuşlardır.

Çağdaş sendikacılık ilkeleri de Ahilik ilkelerine son derece yakındır. Ünlü Alman Oryantalisti Fransz Teşner, Alman Sendikacılık Hareketi ve ilkelerinin, Ahilik ilkeleriyle özdeş olduğunu yazmıştır.

Bugün, Ülkemizdeki Esnaf ve Sanatkârların kurdukları örgütler ise, Ahilik müessesesinin günümüzdeki devamıdır.

Ahilik geleneğine göre; bir kimse usta olmadan, herhangi bir iş yeri açamazdı. Babası çok zengin olsa bile buna imkân yoktu. Bu yasal bir engel değildi ama, paradan da güçlü olan Ahilik ilkeleri vardı ve toplum buna uyardı. Zira önce 1001 gün sürecek bir çıraklık döneminin geçmesi gerekirdi. Çıraklar, çıraklık süresini doldurup, zenaatında kalfalığa yükselecek bilgiye kavuştuklarında, usta ve kalfasının yardımıyla geçireceği bir sınavla kalfalığa yükseltilirdi. Kalfalık süresi ise üç yıldı. O arada kalfaların kılıç kullanmaya, ata binmeye, atıcılık vb. gibi askeri eğitim görmeleri de gerekiyordu. Süre dolunca kalfa, mesleğiyle ilgili bir eser hazırlar, bunu Ahi vekilinin başkanlık ettiği Ustalar Meclisine sunardı. Bu eser beğenilir de tam not alırsa kalfa, ustalığa yükseltilirdi. Ama ondan önce ona aynen şu sözler söylenirdi:

“Harama bakma, haram yeme, haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerden önce söze başlama. Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol…”

Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa geçiş ile ilgili özel törenler vardı ve bu törenler, yükselen kişi için hayatı boyunca unutamayacağı ihtişamda yapılırdı. Kuralları vardı ve uygulanırdı.

                Ahilik, yüzlerle yıl önceki gelenek ve göreneklerden kaynaklanan bir yaşama biçimi iken, bugün bu ne kadar uygulanmaktadır? Bunun yanıtını değerli okuyucumuz takdir edecektir?...

                Öte yandan bu çok önemli tarihsel gelenek, neden sadece Kırşehir ilimizdeki düzenlemelerle kutlanmaktadır?...

                Uzun yıllar sonra, Silifkeli şair dostum, merhum Naim Yalnız Ahiliği dizelerle şöyle anlatmıştı:    

Eskiden,Türklerde ahilik vardı,

Ahilik,kardeşlik demekti dostum;

Herkes birbirini sever,sayardı

Ahilik,mutluluk demekti dostum.

Yoksullar, garipler çok korunurdu

Toplum,zalimlerden tüm arınırdı;

Halkta huzur,düzen hep aranırdı

Ahilik,disiplin demekti dostum.

Hiç kimse, kimsenin hakkın yemezdi,

Mal,can,namusuna hiç göz dikmezdi;

Hile,yalan,dolan nedir bilmezdi

Ahilik,dürüstlük demekti dostum.

Bolca kazanılır,bol harcanırdı,

Konuklar,garipler ağırlanırdı;

Yürekler,inançla sevdalanırdı

Ahilik,cömertlik demekti dostum.

Güçlüyken,affetmek,tüm şiarıydı,

Kızgınken,sabretmek,iftiharıydı;

Muhtaçken,vermenin bahtiyarıydı

Ahilik,yiğitlik demekti dostum.

Çıraklık,kalfalık,ustalık yolu,

Ahi esnafının,kutsal okulu;

Pirinden feyz alan,olurdu ulu

Ahilik,eğitim demekti dostum.

Ahi Evran idi, ulu pirleri,

Âlim Edebali,bundan birleri;

Bosna’dan Kırım’a var tesirleri

Ahilik,adalet demekti dostum.

Dilim,ne söylese,tarif edemez,

Güzelliklerini hiç tüketemez;

Günümüze,örnek olsun nice kez

Ahilik,fazilet demekti dostum…