Diyarbakır için Şarkın Parisi derler; doğru olabilir bu söz. Şöyle ki, Diyarbakır’dan sonra, Bitlis yolu üzerinde tarihi bir köprü var. “Malabadi Köprüsü”. Derler ki, Malabadi Köprüsünün ötesinde kanun yoktur! Oradanötede dağların kanunu, hudutların kanunu vardır artık.

  Ama İçişleri Bakanının son günlerde birkaç kilometrede bir çifter çifter sıraladığı devriye jandarmalar, emniyeti hemen sağlamış durumda. Ama Siirt dolaylarında eşkiyalar, yine cirit atıyor. O da başka mesele!...
    Diyarbakır – Bitlis arası 240 km. Ama bu yol otobüsle tam 6 saatte kat ediliyor. Zira yollar çok kötü durumdadır.Doğu Anadolu’nun en önemli sorunu da yolların durumu olsa gerek. Bütün bunları düşüne düşüne, tabiatın güzelliklerini seyir ede ede birçok nehir, çay ve köprüler geçe geçe, Bitlis şehrine girdim.
    Çocukluk ve ilkokuldan arkadaşım İbrahim Ildırar’ın çağrısı ve konuğu olarak gittiğim Bitlis, etrafı dağlarla, ama 9 ayı eksilmeyen karla kaplı dağlarla çevrili olan bir şehir idi.. Vadilerin içinde çok dağınık bir şehir. Şehirin içinden bütün haşmeti ile Bitlis Çayı geçiyor; hem de kıvrıla kıvrıla, kenti dolanarak…
    Vaktiyle nüfusu 120 binin üzerinde olan Bitlis’te şimdi 18 bin kişi yaşıyor. Bunun nedenini Bitlisli, umumi harpte Rus işgaline uğramış olmalarına ve iktisaden geri kalmış olmalarına bağlıyor. Hakikaten öyle. Bir tek fabrika yok. Sadece Tekel’in “Doğu” adını vererek ürettiği sigaranın imal edildiği bir fabrika var. Bundan başka da halkın önemli bir kısmının çalışabileceği bir iş yeri yok.
    Belediye için, yok kelimesi rahatlıkla söylenebilir. Ne bir yol ve ne de temizlik var. Herkes ve her yer kaderine terk edilmiş durumdadır.
    Oysa tarihi bakımdan Bitlis, çok zengindir. Bitlis kalesi, bütün heybeti ile yükseliyor, şehrin ortasında. Müstahkem bir Kale…
    Bitlis’in en iyi tarafı, şehrin yeşillikler arasında kayboluşudur. Havası ve suyu da mükemmel. 
    Bitlis’teki askeri birlikler, şehrin iktisadiyatına mühim ölçüde yardımcı olmaktadır. İşsiz güçsüz halk ve memur tabakası, mütemadiyen kumar oynamaktadır.
    Her yerde olduğu gibi Bitlis’te de yapılan tek spor, futboldur. Tribünü olmayan bir toprak sahada maçlar yapılmakta ve halk bu maçlara ilgi göstermektedir.
    Bir tek sinema dışında, eğlenebilecek bir yer yoktur. Esasen akşam saat 20.00’den sonra sokaklarda, insan görmek de mümkün değildir.
    Şehir içi nakliyat, iki dolmuş minibüs ile yapılmaktadır. 
    
T A T V A N
Bitlis’in en büyük ilçesi olan Tatvan, Doğu Anadolu’daki bazı şehirlerden daha hareketlidir. Bunun sebebi de ulaşım vasıtalarının bol ve çeşitli oluşudur. Mesela Bitlis gibi illere tren olmamasına rağmen Tatvan, demiryolu ile yurdun her yanına bağlıdır. Ayrıca Van Gölü civarındaki her yere vapur veya benzeri araçlarla ilaşım yapılabilmektedir. Zira Tatvan, Van Gölü’nün batı kıyısındadır. Vapurla, 4 saatte Van’a gidilmektedir.
Bitlis’e 28 km.likmesafade bulunan Tatvan’da birkaç yeni tesis yapılmaktadır. Der ki Tatvanlı; “bu tesislerde yapıldıktan sonra, Tatvan Doğuda parmakla gösterilecektir.” Hakikaten öyledir. Denizcilik Bankası tesislerine ilaveten Et-Balık Kurumu tesisleri, askeri tesisler, Tatvan’ın istikbalini hazırlamaktadır. Hele Devlet Demiryolları Tesisleri…
Tatvan’da balık tutulamıyor, çünkü Gölün Tatvan kısmındaki suyun sodalı olması balık yaşamasını imkânsız kılıyor. Ama Gölün diğer kesimlerinde balıkçılık vardır.