Toplumlar kendi geçmişinden gelen ve bu güne kadar varlığını devam ettiren değerlere sahiptir. Bu bağlamda evrensel değerlerin bir araya gelmesiyle kültür dediğimiz yapı oluşur evrensel kültürün oluşmasında en önemli paya sahip olan yegane faktör o toplumlardaki bireylerdir.
Kişilerin katkısı ile bu değerler korunarak gelecek nesillere taşınabilir. Bu durum ortak değerler bütününün oluşmasını sağlar, milleti bir arada tutarak güçlü bir sahiplenme hissi uyandırır ve sahip çıkan kişilerin varlığı ve katkısı ile pekişir.
Kültürel Değerler sayesinde, milletlerin ve devletlerin varlığını devam ettirmesi mümkün olur.
Çünkü bu değerler, toplumu bir araya getiren ve birbirlerine bağlayan ortak noktaların birleşmesiyle anlam kazanır.
Geçenlerde bir vesileyle Diyarbakır ili Çüngüş ilçe merkezinde bulunan tarihi bir yapı dikkatimi çekti.
Yapıyı gezdim ve sahipsizlik duygusunun ete kemiğe bürünmüş halini gördüm.
Eski bir yapının kendi lisan-ı hal ile ağlayışına tanık oldum.
Yapı ihtişamlı ve bölge için benzersiz olmasına rağmen yalnız bırakılmış, yıkılmaya yüz tutmuş durumdaydı.
Kendi adıma üzüldüm
Sahipsizliğin verdiği duygu yapıyı tamamen kuşatmış durumdaydı.
Ayrıca bölgede buna benzer ve hala ayakta duran başka yapılarda mevcuttu.
Bu miraslar, toplumu oluşturan bireylerine ortak geçmişlerini anlatan, aynı coğrafyada yaşayan insanların aralarındaki dayanışma ve birlik duygularını güçlendiren birer hazinedir.
Bu tarihi hazineler İnsanların geçmişten günümüze biriktirdikleri deneyimlerin ve geleneklerin devamlılığını nirengi noktası kabul ederek geleceğin doğru kurulmasını sağlar.
Bunun için yapılması gereken en önemli öğreti; koruma kültürü eğitimimi olmalıdır.
Koruma bilincinin toplumun her kesimine öğretilerek ‘koruma kültürü’ oluşturması konusunda yetersizlik olduğu kanaatindeyim.
Ulusal ve uluslararası sözleşmeler ve düzenlemeler ile ortaya çıkan uygulama denetleme anlamımdaki eksiklikler, denetim ve gözetimde yetki karmaşası, eğitim öğretim araçlarının ve buna bağlı müfredatının yetersizliği önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu durumun özetine; halk dilinde SAHİPSİZLİK deniyor.
Genelde şehirlerin kaderi olarak gösterilen sahipsizlik duygusu ileriki aşamalarda boş vermişlik ve umursamazlık olarak karşılık buluyor.
Yeterli ilgi ve tanıtım yapılmasının önemli olduğu kanaatimi belirterek;
Bu sayede uzak ve kırsal bölgelere turizm katkısı sağlayarak hem kültürel hem de ekonomik anlamda katkı verilmiş olacağını düşünüyorum.
Konu edilen bu eser sadece bir örnek olarak gösterilebilir.
Belki de gözden uzaklarda olduğu için yeterince ilgi gösterilmemiştir.
Gözden ve gönülden uzak olan bu ve benzeri yerlerin en kısa zamanda hak ettiği değeri kazanması ve toplumdaki herkes tarafından sahiplenilmesi umuduyla…