Medyanın Tarihsel Serüveni (Eleştirel Yaklaşımlarda Medya ve İzleyici)

 Kitle iletişim çalışmaları alanındaki eleştirel yaklaşımlar liberal çoğulcu/anaakım toplum kuramına karşıt olarak geliştirilmiştir. Ana akımla eleştirel yaklaşımlar birbirine zıttır. Keza burada 2 sınıf söz konusudur; beşeri bilimler ve sosyal bilimler. Eleştirel Çalışmalar kısmen Marksizm'den esinlenir. Ancak belli noktalarda ortodoks Marksist görüşlerden ayrılırlar.

Eleştirel yaklaşımlar, beşeri bilimler içinde konumlandırılabilir. Peki, beşeri bilimler nedir? “İnsanı kim yarattı?” sorusu, beşeri bilimler sorusudur. Amerikan geleneksel kuramlarına kadar bunun cevabı yoktu. Beşeri bilimler bunu deneye-gözleme tabi tutmaz, dini çalışmalara dahil eder. Beşeri bilimler; Ortodoks Marksist anlayışından benimsetilir. Neo (Yeni) Marksist olarak benimsetilir. Eleştirel yaklaşımlar ve medyada bir tutarlılık olması gerekir. Kültür endüstrisi, hegemonya gibi kavramları tuttu. Buradaki düşünürlerin ise temel kavramı, işçi sınıfının sermayedarları yıkıp geçeceği hususudur. Keza bu durum gerçekleşmemiştir. Bundan dolayı kafa yormaya başlıyorlar, bu nedenle gerçekleşmedi, konusuna cevap aramaya çalışmışlardır. Kapitalizmin bilimi olan pozitivizm var olan gerçekliği açıklamaktan uzaktır.

Frankfurt Okulu ve İlk Düşünürleri: Frankfurt Okulu'na göre kitleler kapitalizm ve kapitalistlerin kontrol ettiği kültür endüstrileri tarafından kolayca aptallaştırılabilirler. Onlara göre; kapitalist toplumlarda gerçekler burjuvazi tarafından üretilir ve kültür endüstrilerinde işlenir. Kurulduğu yıllarda ve ilk döneminde Frankfurt Okulu'nu etkileyen çok önemli üç tarihsel olgu vardır. Bunlardan ilki; Rusya'da gerçekleştirilen Bolşevik ihtilalidir. İkincisi; Okulun kurulduğu ülke olan Almanya'da I. Dünyâ Savaşı'nın yaratmış olduğu hayal kırıklığı ve bunalımların neticesinde yükselen Faşist ideoloji ve bu ideolojinin Adolf Hitler liderliğinde 1930'larda iktidara gelmesidir. Üçüncüsü de Batı Avrupa'da egemen sistemlerin kısmen bir istikrara kavuşması ve yaşanan ideolojik dönüşümlerin bu egemen yapılar tarafından üretilmesidir.Frankfurt Okulu kitle kültürünü kültür endüstrileri aracılığıyla ele almış ve bu kültüre karşı olumsuz bir tavır sergilemiştir. Okulun kitle kültürü ve kitlelere karşı olumsuz yaklaşmalarının temelinde Avrupa'da yükselen faşist hareketler ve iktidarların kültür ve bilinç endüstrilerini kullanarak kitleleri kolayca yönlendirebilmelerini gözlemlemeleri de yatmaktadır.

Bu konuda ilk düşünür Benjamin Walter’dir. “Mekanik Yeniden Üretim Çağı’nda Sanat” isimli bir kitabı vardır. O yıllarda sanat eserlerinde bir Avra vardı. Ancak ne zaman radyo, televizyon ve sinema gibi ürünler piyasaya çıktı, öz avra da ortadan kalktı. Bundan dolayı da işçi sınıfı hazza yönelmeye başladı. Bir dönem Avrupa sineması, sanat sinemasını ortaya çıkarttı. Bundan ötürü de hiçbir şey anlaşılmıyordu. Çünkü Holywood Sineması giriş-gelişme-sonuç odaklıydı. Adurno Horkheimer “Aydınlanmanın Diyalektiği” isimli bir çalışması/kitabı vardır. Bunların “Kültür” denilen tartışma kavramları içinde yer aldığı aktarır. Nitekim kültür hususu aileden gelirdi ama medya bunu televizyonla beraber kültür endüstrisi durumuna kattı. Nitekim buradaki ürünler, fetiş ürünlerdir. Burada da 2 tartışma ortaya çıkmıştır. 
-Aileden Öğrenme -Medyadan Tapılma Fetişzmi…

Herbert Marcuse (Tek Boyutlu İnsan)
Dediği kavram şöyledir; Medya karşı konulmaz bir güçtür. Buna karşı koyulmaz ve de medya, hayata dair bilgileri bizlere sunar.
Gramsci: Der ki; belirli bir elit nasıl olur da dünyanın tamamına hükmedebilir? Dünyayı 150 aile yönetiyor. Bunun için hegemonya kavramını geliştiriyor. Bunu, insanların rızasını kazanarak yapıyor. İnsan zenginse zengindir, fakirse fakirdir. Ayağı olmayan kuzular-koyunlar vardır. Kişiye bunu rasyonelleştiriyor, kapitalist sistem bunu medyayla öğretiyor. Kişi fakirse, bireyin kabahati olur. Bunun için Supermen’i ortaya çıkardılar. Bireyin hegemonik gücü ortaya çıkartıldı. Egemenliği baskıyla değil, rıza ve razıyla, medya gücüyle yaptılar. 
Althusser: Der ki; devletin baskı araçları (polis asker)dir, Devletin ideolojik araçları dini mahremler, okullar, medyadır. Althusser, burada izleyicinin pasif olduğunu söyler.
J. Habermas: O da içinde yaşanılan modem toplumun teknik ve biliminin ideolojik olarak işleyişinin eleştirisini yapar. Ona göre modem toplumun temel özelliği özgürlüğün olmayışıdır. (Devam edecek)…