İşi kötü tarafı; korkularımıza, kaygılarımıza karşın, dost meclislerinde, ne kadar duyarlı, fedakâr, iyi bir insan olduğumuzu anlatır dururuz.
Bu korku ve kaygılar bizi resmen teslim alır.
Elimizi kolumuzu bağlar…
Bizi, biz olmaktan çıkarır…
Söylemde var, pratikte yok…
İyi de “Bir şeyler yapmalı!”
Bir yerlerden başlamalı...
O kişi de sen olmalısın!
Hem de en önde...
Omuzlamalısın yaşamın tüm yükünü…
Yaşadım diye bilmek kolay iş değil be kardeşim!
Öyle bir yaşamalısın ki, iliklerine kadar yaşamı hissetmelisin.
Sevebilmelisin bir karıncayı, toprağı, bitkiyi, canlıyı…
Sevgiden delirmelisin.
Yaşamını güzel şeylere adamalısın…
Bir bitkiden, bir hayvandan farkın olmalı.
İnsan olmalısın!
Hayır, hayır doğru bir yaşam şekli değil bu!
Bir mum yakmak…
Karanlığa küfür etmenin panzehridir.
Yoktur bu işin ortası…
Bu topluma borcun var.
Toplumu güzelleştirmek, yaşanası kılmak en büyük görevin…
Pis işler peşinde koşma, kolay para kazanma derdine düşme, hayatını kumara çevirme…
Bu işler insani değil…
İnsan olabilmek, insan kalmak…
Dedim ya büyük işlerle işimiz yok, küçük işler bizimkisi, diye…
Kaybolan değerlerimizi yeniden var etmek.
Bir birey olabilmek.
Kucaklamak tüm insanlığı…
Değişmek ve değiştirmek için kendimizden başlamak.
Sen değişirsen her şey değişir.
Bırak artık, suçlu aramayı…
Yaşadığın toplum yozlaştı ve kirlendi.
İçinde yaşanmaz hale geldi.
Bu konuda herkes hem fikir, dertli.
İyi de senin hiç mi bir suçun yok?
Bir bak kendine!
Bir okumuş, tahsil görmüş birey olarak bu ülkeye ne kattın?
Bu soruyu lütfen kendine bir sor!
Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak…
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlıklara…
Hayır, hayır, hayır…
Yanmaya, yanmana falan hiç gerek yok.
İnsan diyorum, sen diyorum.
“Sen olmalısın!” diyorum.