Milletimiz, tarihin her döneminde, kahramanlar yetiştirmiştir. Kuşkusuz, kadın kahramanlarımız da vardır ve sayıları az değildir. Bunlardan birisi de Saltuklu Melikesi Mama Hatun’dur. Mama Hatun’dan söz etmeden önce, Saltuklular hakkında kısa bilgi vermek isterim…
Saltuklular (1072-1202): Malazgirt Savaşında Alparslan karşısında hezimete uğrayan Bizans İmparatoru Roman Diojen tahtını kaybetti. Bizans enkazı üzerinde Saltuklular, Artuklular, Ahlatşahlar ve Mengücek Oğulları ortaya çıktılar. Alparslan Erzurum ve çevresini Emir Saltuk’a verdi. Kuzeyde Zigana dağları Bizans-Saltuklu sınırını teşkil ediyordu. Kuzeydoğuda ise Gürcü kırallığı Saltuklu sınırını belirliyordu.
1071 yılında Saltuklu Devletini kuran Emir Saltuk, Sultan Alp Arslan’ın komutanlarından biridir ve Sultanın emri ile Erzurum ve civarını zaptederek, kendi adıyla anılan beyliği kurmuştur.
Emir Saltuk’dan sonra beylik tahtına oğlu Ebu’l-Kâsım geçti. Sonra onun oğlu Emir Ali, Beylik tahtına oturdu ve 1102-1124 yılları arasında hüküm sürdü. Ancak o dönemde Selçuklu Devleti’nde ikilik ve kardeş kavgaları çıktı. 1124-1132 yıllarında Saltuklu Beyliği’nin başında Ebû’l Muzaffer Gazi vardı. Onun da ölümünden sonra Emir Ali’nin oğlu İzzeddin tahta oturdu ve 36 yıl saltanat sürdü.1168 yılında vefat eden İzzeddin döneminde Saltuklu sınırı Tercan’dan Kars’a kadar uzanıyordu.
Altıncı Saltuklu beyi, (1168-1191) Nâsır ed-Din (Nasreddin) Muhammed olup, İzzeddin’in oğludur. 1189 tarihli Saltuklu parasında, “Nâsır ed- Din Kızıl Arslan/ Muhammed b. Salduk” yazısı vardır. Erzurum Ulu Camii ni inşa ettiren de odur.
MELİKE MAMA HATUN
1191 tarihinde Saltuklu Beyliğinin başına, Nasıreddin Muhammed’in kız kardeşi ve İzzeddin’in kızı olan Mama Hatun, ilk kadın hükümdar olarak geçmiştir. Ancak o süreçte Mama Hatun’un saltanatı uzun sürmemiştir. Zira 1193-1202 yıllarında, Erzurum’da saltanat süren son Saltuklu beyi Melikşah bin Muhammed’dir. Gürcülerin, İslam beldelerini istilaları ve Anadolu’nun doğuda kapısı olana Erzurum’u tehdit etmeleri Anadolu Selçuklu tahtına çıkan Rükneddin Sultan Süleymanşah’ı harekete geçirdi.
Süleymanşah Doğu Anadolu’daki bir çok Türk beyliklerini kendisine tabi kıldıktan sonra Erzurum’a geldi. Saltuklu Beyliğine ait topraklar ve Erzurum şehri, Rükneddin Süleyman Şah tarafından 25 Mayıs 1202 de ele geçirilmiş ve bu beylik sona ermiştir.
Saltuklular Erzurum ve çevresindeki Bizanslılardan intikal eden kaleleri tahkim ederek birçoğuna mescitler yaptırdılar. Erzurum kalesi içindeki Cami Erzurum’un en eski camisidir. Kaledeki Tepsi Minare (saat kulesi), Ulu Camii (Atabey camii), Üç Künbetler, Tercan Mama Hatun Kervansarayı, camii ve türbesi Saltuklular döneminde yapılmıştır.
Mama Hatun Uzun süre idareyi elinde bulunduran ağabeyi Nâsıreddin Muhammed’in ardından Saltuklu Beyliği’nin başına geçti. Ağabeyi ve yetişkin yeğenleri varken Mama Hatun’un bir kadın olarak başa geçmesi, eski gelenekte kadının toplumdaki yerini, müslüman olduktan sonra da koruduğunu göstermektedir. Mama Hatun Arap kaynaklarında “Erzurum sâhibesi” olarak da tanımlanmaktadır.
Öte yandan Selâhaddîn Eyyûbî Suriye’den kuzeye doğru yayılma politikası takip ediyor, Türkmen beylerini yönetimi altına almaya çalışıyordu. Bu amaçla yeğeni Meyyâfârikīn hâkimi Takıyyüddin Ömer’e görev verdi. Takıyyüddin, Ahlatşahlar’a ait topraklardaki Hani’yi işgal etti ve Ahlatşah Seyfeddin Begtemür’ü yenilgiye uğrattı. Bundan cesaret alarak Ahlat üzerine yürüyüp şehri kuşattıysa da başarılı olamadı. Geri dönüp yine Begtemür’e bağlı Malazgirt’i kuşattı. Malazgirt mancınıkla dövüldüğü sırada Mama Hatun askerinin başında Takıyyüddin Ömer’e yardıma geldi. Çevreden de katılmalar olmasına rağmen kuşatma uzun sürdü. Takıyyüddin Ömer’in vefatı üzerine kuşatmaya son verildi.
Mama Hatun ilerleyen zaman içinde yeğenleriyle, iktidar mücadelesi içine girdi. Gelişmelerden de korkarak, Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü’l-Âdil’e haber göndererek nüfuz ve itibar sahibi bir kimseyle evlenmek istediğini bildirdi ve bu konuda kendisine yardımcı olunmasını rica etti. El-Melikü’l-Âdil, Nablus Valisi Fârisüddin Meymûn el-Kasrî’ye Mama Hatun ile evlenmesini, ayrıca onun ülkesini de yönetmesini tavsiye eden bir mektup yazdı. Teklifi kabul eden Meymûn el-Kasrî, evlenmek için gerekli hazırlıkları yaparken Mama Hatun’un tahttan uzaklaştırılıp hapsedildiğini, yerine yeğeni Alâeddin Melikşah’ın geçtiğini öğrendi.
Güçlü, yetenekli ve ihtiraslı bir kadın olan, Erzincan ve Tercan’da hakkında menkıbevî mahiyette hikâyeler anlatılan Mama Hatun siyasî faaliyetleri yanında önemli tarihî eserler de bıraktı. Erzincan’ın Tercan (eski adı Mamahatun) ilçesindeki kervansaray, mescid ve hamam bunlardandır. Türbesi de bu ilçededir. Yörenin birinci derecede deprem kuşağında olmasına rağmen bu eserlerin günümüze kadar gelmiş olması inşasına ne kadar itina edildiğini göstermektedir..
1640 yılında Tercan’a gelen Evliya Çelebi buranın Tercanlı Ali Ağa’nın zeâmeti ve müslüman bir köy olduğunu, “azize” diye nitelediği Mama Hatun’un Akkoyunlu (doğrusu Saltuklu) padişahlarından birinin “yıldız gibi temiz” kızı olup türbesinin ziyaret edildiğini, nakışlı ve uzunca mermer sanduka ile türbeye yakın bir cami ve bir hamamın bulunduğunu, yedi yıl sonraki gelişinde ise köyün 100 hâneden 200 hâneye çıktığını, “bir hayır sahibi kadın” diye andığı Mama Hatun’un tahsis ettiği vakfa ait gelir kaynaklarına el konulduğunu, bu yüzden sahipsiz kalan imaretin harabe olmaya yüz tuttuğunu belirtmektedir.
Melike Mama Hatun’un, başlangıç ve bitiş tarihleri kesinlikle tespit edilemeyen hükümdarlığının 10 yıllık (1191-1201) süreci kapsadığı tahmin edilmektedir. Çağının her güçlü ve muzaffer hükümdarı gibi, komuta ettiği ordusuyla savaşa giden Melike Mama Hatun, bu özellikleriyle Selçuklu döneminin ilk ve tek kadın hükümdarıdır. Erzincan ile Erzurum arasında Tercan Ovası’na kervansaray, mescit, hamam ve türbe inşa ettirerek açık kent niteliğinde suru olmayan yepyeni bir kent kurmuş, günümüzde Tercan ilçesinin aynı adla anılan merkez mahallesini oluşturan bu yerleşim, kuruluşundan itibaren Mama Hatun adıyla anılmıştır.
Tercan-Kargın arasındaki Karasu üzerine inşa ettirdiği köprü ile Mama Hatun yerleşiminin kuzey ve orta Anadolu’nun önemli merkezleriyle bağlantısını sağlamıştır. Ülkesinin imarına ve ekonomik kalkınmasına yönelik planlı çabalarıyla dikkati çeken Melike Mama Hatun ayrıca kurduğu bu yeni yerleşimle Milletimizin ilk kadın kent planlayıcısı olarak da öne çıkmaktadır.
Selçuklu Çağı ülkemizin az sayıda örnekle temsil edilen han yapıları içerisinde değerlendirilen Mama Hatun Kervansarayı, kuzeyde Trabzon Limanı, doğuda Erzurum ve Tebriz üzerinden tarihi ipek yolu, güney ve batı yönlerinde Anadolu’nun önemli kervan yolları ve ticari merkezleriyle bağlantılıdır. 12. yüzyılın sonuna doğru inşa edilen bu kervansaray, mekânlarının işlevselliği ve gelişmiş mimari kuruluşuyla dikkat çekmektedir.
Melike Mama Hatun’un sağlığında kendisi için yaptırdığı türbesinin; daire tabanlı bir alanın ortasından yükselen iki katlı kümbet, kümbeti çevreleyen avlu, avluyu saran yüksek kuşatma duvarı, bu kuşatma duvarını saran bir hendekle alçak bir duvardan oluşan mimari kuruluşunun Anadolu’da bir başka benzeri yoktur. Melike Mama Hatun’un anıt mezarı olan, köklerini MÖ 3000’li yıllardan itibaren takip edebildiğimiz Orta Asya kurgan ve mezarlarının yanı sıra, avlulu yurt (çadır) ve hükümdar otağlarında bulduğumuz bu hükümdar türbesinin geleneksel anıt mezarları içinde çok özel bir yeri bulunmaktadır.