Tebrik ve Eleştiri

“İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil, tatlı dildir.” Barış Manço

 

Toplum olarak bir konuda tebrik etmek zor iken nedense eleştirmek çok kolay yapılıyor. Bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, yanlış yönlerini bulup göstermek işine eleştiri denilirken aynı şeklide bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı tebrik etmek nedense bize zor geliyor. Bu uzun süredir sorguladığım bir durumdur. İki durumda da adaletli olmak tamda yerinde olurken neden eleştirip hatta dozunu kaçırıp kırıcı olmak bize daha kolay geliyor?

 

Örneğin işim olan habercilikte sokak hayvanlarıyla ilgili geçen gün eleştiri aldım. Oysaki haberi okusaydılar o kadar tepki vermeyecekler ama başlık konusunda yanlış yazmışım. Haklılar, o başlığı yazarken bende kararsız kalmıştım. Sonrasında başlığı düzeltip özür de dilemiştim. Asıl mesele şu ki ben şimdiye kadar sokak hayvanlarına karşı duyarlılık bilincini geliştirmek adına birçok haber yaptım. Hatta hayvanlar ile ilgili birçok videom ve Sokak Kediler diye 30 dakikalık bir orta metraj filmim var. Kısacası o kadar yaptığım haberde bir tebrik alamazken yaptığım bir yanlış başlıkta bu kadar tepki verilmesi normal mi sizce? Hatta biri gazeteyi arayarak bizi hayvanları kötülemekle suçladı. Mesele burada haber değil, insanların tebrikten çok eleştiriyi sevmesidir.

 

Güzel sözle hem kendimize hem de yakın çevremize iyi gelmek varken, daha çok eleştirmenin aile yapımızda ilgisi olduğunu düşünüyorum. Kişi ailesinin yaşam tarzıyla karakterini belirlediğine inanıyorum. Fakat her şey kişinin elinde ve özeleştiri ile kendini sorgulayan herkesin bu duruma cevap bulacağına inanıyorum.

 

Gazetemizin köşe yazarı Psikolog Melek Demir’e “İnsanlar tebrik etmekten çok neden eleştirmeyi daha çok yaparlar?” diye sordum. Demir, “Toplumsal edinilmiş öğretilerimiz, kültürümüz olaylara yaklaşım şeklimiz gibi birçok alt yapı barındırıyor. Aynı zamanda kişilik algımız da buna sebep olabiliyor. Mesela eleştirdikçe kişi kendini daha başarılı ve o konuda daha iyi olduğunu ispatlamış ya da kanıtlamış gibi hissedebiliyor. Bu durumun gelişi çocukluğumuza kadar dayanıp ilişkili olabiliyor, çünkü çocukken olumlanmak, takdir edilmek yerine eleştirilen ve kızılan bir ilişki modeliyle büyüdüğümüz için,  yetişkinlik sürecinde de bizim diğer alanlarda hayatımızın her parçasına yansıtarak devam ettirilen bir davranış haline geliyor.” Dedi.