Kazakistan Meclisi, Aralık ayında yaptığı toplantıda, Türkistan kentine "Türk dünyasının manevi başkenti"  özel statüsü veren yasa tasarısını kabul etti.

Bilindiği üzere, Türk Dünyasının en büyük kişisi olan Ahmet Yesevi Türkistan kentindeki külliye içerisinde medfun bulunmaktadır. Bu nedenle, “ben Türk”üm diyen herkesin bu haberden sevinç duyacaklarını sanıyorum.

Esasen Kazakistan’ın güneyinde bulunan ve 2021'de Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Zirvesi'nde "Türk dünyasının manevi başkenti" ilan edilen Türkistan'a özel statü verilmesi bu ünvanın sonsuza kadar değiştirilemeyecek olması anlamını da taşımaktadır.

Bu demektir ki, Türkistan bundan böyle Kazakistan'ın "manevi, tarihi, kültürel ve turizm merkezi" dir.

Kazakistan’dan yapılan duyurulara göre, Türkistan’daki  tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra manevi yapıların kutsallığı da korunacaktır. Özellikle Hoca Ahmet Yesevi Türbesi'nin özgünlüğünü korumak amacıyla etrafındaki yapılaşma sınırlandırılacak. Türbe bölgesinde yüksekliği 7 metreyi aşan ve ölçeği, rengi ve yapı malzemesi bakımından tarihi eserlerle bağdaşmayan binaların inşasına izin verilmeyecektir.
Türkistan'da el sanatı yapan zanaatkarların masrafları ise yerel bütçeden karşılanacak, ayrıca Türkistan Valiliğinin de yetkileri genişletilecektir.
Konuyla ilgili Milletvekili Temir Kırıkbayev’in dediğine göre, Türkistan'a özel statü veren söz konusu yasa tasarısıyla kentin "Türk dünyasının manevi başkenti" statüsünün pekiştirilmesi, tarihi dokusunun korunması, turistik cazibesinin artırılması ve bölgenin sosyoekonomik kalkınması teşvik edilecektir.
Türkistan'a 2023 yılında 1,5 milyondan fazla turistin geldiğini belirten Kırıkbayev, "Bu yasa tasarısıyla yaklaşık 5-10 yıl içinde Türkistan'ın kültürel özgünlüğünü koruyan, Türk halklarının, turistlerin ve yatırımcıların ilgisini çeken modern altyapıya sahip gelişen bir kente dönüşeceğine inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Yasa tasarısı, Parlamentonun üst kanadı Senatoda da onaylandıktan sonra Cumhurbaşkanı'nın da imzasıyla yürürlüğe girecektir.
    Daha evvel de yazdığım gibi, Kazakistan seyahatlerimde, Türkistan kentine ben iki kez gittim ve bu seyahatlerimde, Ahmet Yesevi külliyesini ziyaret ettim.

Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi
Ahmet Yesevi Türklerin manevi hayatına asırlarca hükmeden, Türk halk sufilik geleneğinin kurucusu; Arslan Baba'dan teslim aldığı emaneti insanlara "Hikmet"leri aracılığıyla damla damla özümseten; kutsal emaneti Horasan Erenleriyle dünyanın dört bir bucağına ulaştıran; Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük katkısı olan "Pir-i Türkistan", büyük Veli öncü şair...
Ahmet Yesevî’nin hayatı, kişiliği ve tesiri ile ilgili tarihî belge ve bilgiler oldukça sınırlıdır. Mevcut olanlar da menkıbelerle iç içedir. Yesevî, Batı Türkistan’ın Çimkent şehrinin doğusunda bulunan ve Tarım ırmağına dökülen Şâhyâr nehrinin bir kolu olan Karasu üzerinde yer alan Sayram kasabasında doğdu. Eskiden beri önemli bir yerleşim yeri olan Sayram, İspîcâb veya Akşehir adlarıyla da anılmaktadır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Yesevî’nin, 11. yüzyılın ikinci yarısında doğmuş olduğu tahmin edilmektedir. Babası, Sayram’da kerametleri ve menkıbeleri ile tanınmış önemli şahsiyetlerden biri olan ve Hz. Ali soyundan geldiği kabul edilen Şeyh İbrâhim’dir. Annesi, Şeyh İbrâhim’in halifelerinden Mûsâ Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. İmam Muhammed bin Ali neslinden gelenler Sayram’da hâce olarak adlandırıldığı için Ahmed Yesevî de Hâce Ahmed, Hâce Ahmed Yesevî, Kul Hâce Ahmed isimleriyle anıldı. Şeyh İbrâhim’in Gevher Şehnâz adlı kızından sonra ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Yesevî, önce annesini, ardından da babasını kaybetti. Gevher Şehnâz kısa bir müddet sonra kardeşini de yanına alarak Yesi şehrine gitti ve oraya yerleşti. Tahsiline Yesi’de başladı, küçük yaşına rağmen birtakım tecellilere mazhar olmasıyla dikkatleri üzerine çekti. Çocukluğundan itibaren iyi bir tahsil gördü, Arapça ve Farsçayı, İslami ilimleri öğrendi.
Menkıbelere göre Hızır’la görüştü ve Yesi’de sahabeden olduğuna inanılan Arslan Baba’ya intisap ederek ondan feyiz aldı. Arslan Baba’nın Yesi’ye gelerek Ahmed Yesevî’yi bulması ve Hz. Peygamber’in kendisine teslim ettiği emanet hurmayı vermesi, terbiyesi ile meşgul olup irşat etmesi, Hz. Peygamber’in manevi bir işaretine dayandırılır. Arslan Baba’nın terbiye ve irşadıyla Yesevî, kısa zamanda şöhret buldu. Onun vefatı üzerine Yesevî, dönemin önemli kültür merkezlerinden biri olan Buhara’ya gitti. Orada  mutasavvıf, Şeyh Yûsuf el-Hemedânî’ye bağlandı, Ondan dinî ve tasavvufi ilimleri öğrendi. 
Hemedânî’nin  vefatı üzerine irşat makamına önce Abdullâh-ı Berkî, sonra Şeyh Hasân-ı Endekî ardından Ahmed Yesevî geçti. Şeyhi Yûsuf el-Hemedânî’nin hayattayken işaret ettiği üzere bir müddet sonra yerini Şeyh Abdülhâlik-ı Gücdüvânî’ye bırakarak Yesi’ye döndü; vefatına kadar burada irşat faaliyetlerine devam etti. 
Hakkında yazılanlara göre Yesevî, altmış üç yaşına geldiğinde tekkesinin avlusunda bir çilehane hazırlattı ve vefatına kadar burada ibadetle meşgul oldu. Yaklaşık on yıl, yaptırdığı bu hücrede yaşadığı ve 73 yaşında vefat ettiği bilinen Yesevî’nin vefatından sonra da kerametlerinin devam ettiğine inanılmaktadır. 
Ahmet Yesevî’nin, kendisinden yaklaşık iki asır sonra gelen Timur’un rüyasına girdiği ve kendisini zaferle müjdelediği; Timur’un da şükran ifadesi olarak ona anıt-mezar şeklindeki türbeyi yaptırdığı rivayet edilir. İki sene içinde tamamlanan türbe, camii ve dergâhı ile bir külliye hâlini almıştır. Zamanla harap olan türbenin, Özbek Hanı Abdullah Han ya da Şeybanî Han tarafından tamir ettirildiği rivayet edilmektedir. 
Ahmet Yesevî’nin türbesi yılın her mevsiminde ziyaret edilmekte muayyen zamanlarda Zilhicce ayında Türkmen, Özbek, Kazak ve Kırgız Türkleri tarafından burada görkemli merasimler düzenlenmektedir. Ahmed Yesevî’nin, mezarının bulunduğu bölgede defnolunanlara şefaat edeceği inancı yaygın olduğu için, Kırgız ve Kazak Türkleri cenazelerini türbe yakınlarına getirmekte ve buraya yakın yerlere defnetmektedirler. Seyahatlerimden birini, birlikte yaptığımız, eski Kültür Bakanlarından Namık Kemal Zeybek de (Allah geçinden versin) vefatını müteakip, buraya defnedilmeyi vasiyet ettiğini söylemiş idi…
Bilindiği gibi Merhum Süleyman Demirel, o dönemdeki Kazakistan Cumhurbaşkanı ile anlaşarak, Türkistan kentinde Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi’nin kuruluşunu sağlamış; bu Üniversitenin Mütevelli Hey’eti Ankara’da oluşturulmuş, bu oluşumun başına da Namık Kemal Zeybek getirilmiş idi…
İşte bu Türkistan Şehri, bundan böyle Türk Dünyasının Manevi Başkenti’dir…

        Türkistan’da Ahmet Yesevi’nin ebedi istirahatgâhında

İlk Kazakistan Seyahatimde, O Tarihte Restore Edilmekte Olan Yesevi Külliyesi

İlk Kazakistan seyahatimde, o tarihte restore edilmekte olan Yesevi külliyesinde