Türkmenistan Cumhuriyeti’nde yaşayan Türkmenler’in yüreklerinde yaşatılmakta olan Büyük Ozan Mahdumkulu, Etrek ile Gürgen nehirleri arasında kalan Hacıgovşan’da doğdu.

Göklen uruğunun Gerkez kabilesinden olan Mahtumkulu’nun, Garri Molla olarak tanınan babası Dövletmemet Azadi de şairdir ve aruz vezniyle Çağatayca yazılmış bir mesnevisi bulunmaktadır. Mahtumkulu ilk eğitimine babasının yanında başladı. Keçecilik, başka bir rivayete göre ise kuyumculuk gibi ata mesleklerini de öğrendi. Eğitimine Kızılayak’ta ve ardından Buhara’daki Kükeltaş Medresesi’nde devam etti. Afganistan’a, Hindistan’a, Özbekistan’a gitti. Hîve’deki Şirgazi’de üç yıl daha öğrenime devam etti. İyi bir öğrenci olarak,  hocasının yerine zaman zaman dersler verdi. Şirgazi’de bulundukları sırada bu medresede Türkmenler için bir bölüm açıldı. 

Birleşmiş Milletler UNESCO Teşkilatının, 2024 yılını Mahdumkulu Yılı ilan etmiş olması, onun, 300 yıl önce doğmuş olduğunun resmi belgesidir.  Ancak, onunla ilgili kesin bir doğum ve ölüm tarihi yazılmamış olması da bir gerçektir. Yani Mahdumkulu’nun doğum ve ölüm tarihleri hakkında çelişkili rakamlar yazılmıştır.

Türkçenin yanısıra Arap ve Fars dillerini de iyi bilen Mahtumkulu Nizâmî, Sa‘dî-i Şîrâzî, Ali Şîr Nevâî ve Fuzûlî gibi klasik şairlerin eserlerini okumuş ve onlardan ilham almıştır. Ancak o kendisinden öncekiler gibi klasik Türk edebiyat diliyle değil genel olarak canlı Türkmen şivesiyle ve sade bir üslûpla şiirler yazmıştır. Böylece Türkmen edebî dilinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine önemli bir hizmette bulunmuştur. Türkmen edebiyatına öncü olması yanında ideal Türkmen tipine örneklik etmesiyle de halkı tarafından sevilip benimsenmiştir.

Mahtumkulu, Türkmen kabileleri arasında kanlı çarpışmaların yaşandığı, İran Şahlığı ve Hîve Hanlığı’nın Türkmenler’le mücadeleye giriştiği bir dönemde yerinden yurdundan edilen, esir pazarlarında satılan, zenginlikleri yağmalanan halkına yürekten yanmış, şiirlerinde onların dertlerini dile getirmiştir. Türkmen birliğini sağlamak en büyük ideali olmuştur. XVIII. yüzyıl Türkmen hayatını tasvir ettiği şiirlerine bakılarak devrin sosyal hayatının analizi yapılabilir. 

Mahdumkulu’nun hikmetli şiirleri atasözü gibi ezberlenip halk arasında yayılmıştır. Bazı aşk şiirlerinde Türkmen kızlarının güzelliğini, edep ve erkânını, sevginin kutsallığını, kadınların cemiyette tuttukları yeri belirtmiştir. Teyzesinin kızı Benli’ye aşık olmuş; ancak, birbirini seven bu iki genç,Mahdumkulu’nun, kendisinden istenilen başlık parasını ödeyememesi nedeniyle hayatlarını birleştirememişlerdir. Ailesinin Benli’yi bir başkasına vermeleri üzerine Mahdumkulu 
Akkız isimle bir kızla evlenmiş ve bu evlilikten iki oğlu dünyaya gelmiştir. Ne var ki Sarı adlı oğlu 7, İbrahim ise 12 yaşında vefat etmişlerdir.  İki oğlunun peşpeşe ölümleri ozanda onulmaz yara açmıştır. 

Türkmenistan’daki Mahtumkulu Dil ve Edebiyat Enstitüsü El Yazmaları Bölümü’nde ozanın divanının çok sayıda nüshası bulunmaktadır. 1842’de başlayan şiirlerinin yayımlanması işi, XX. yüzyılın başlarından itibaren hakkındaki araştırmalarla birlikte devam etmiş, iki cilt olarak hazırlanan divanı en fazla şiiri bir araya toplayan güvenilir bir yayın olmuştur. 
***
Ben Türkmenistan’a yaptığım seyahatlerde, başta Mahdumkulu olmak üzere, artık klasikleşmiş Türkmen ozanlarından Zelili, Kemine, Seydi, Magrupi, Meteci ve Mollanefes’i öğrendim ve bunlardan Mahdumkulu, Zelili, Kemine, Seydi ve Molla Nefes’in Rus-Kiril alfabesiyle yazılıp basılmış olan kitaplarını Türkiye’ye getirdim; bunlardan yaptığım seçmeleri, Türkiye Türkçesi ve alfabesiyle kitaplaştırıp, yayımladım.

Afyonkarahisar sınırları içerisinde yaşayan hemşehrilerimizin büyük çoğunluğu Türkmen kökenlidir. Dolayısiyle, içinde bulunduğumuz yılın sonuna kadar, her kentte, belgede ve köyde, Büyük Türk Ozanı Mahdumkulu için anma toplantıları, âşık şölenleri düzenlenmelidir.


    Bu saptamalar ve çalışmalarımdan sonra bir gün Türkmenistan’da Mahdumkulu’nun yaşayan aile bireyleriyle karşılaştım. Aşağıda onun en popüler şiiri ile birlikte aile bireyleriyle birlikte çekilen fotoğrafı sunuyorum. 


                                   TÜRKMENİN
Ceyhun’la Hazar denizi arası,
Çöl üstünden eser yeli Türkmenin;
Gül goncası, kara gözüm karası,
Kara dağdan iner seli Türkmenin.
Hak değer vermiş var onun gölgesi,
Oynaşır çölünde neri, mayası,
Renk renk çiçek açar yeşil yaylası,
Bürünmüş reyhana çölü Türkmenin.
Al, yeşil giyinip çıkar perisi,
Gürleşip yayılır amber kokusu,
Bey, töre, bilge yurdun sahibi,
Artar gider güzel ili Türkmenin.
O merdin oğludur, merttir babası,
Köroğlu kardeşi, dumanlı başı,
Dağda, düzde kovsa avcılar; diri
Tutamaz, kaplan oğlu Türkmenin.
Gönüller, yürekler, bir olup başlar,
Toplanırsa erir topraklar, taşlar,
Bir sofrada hazır edilse aşlar,
Açılır gider ikbali Türkmenin.
Gönül havalanır ata binince,
Dağlar yakuta döner yan bakınca,
Bal getirir, coşup derya akınca,
Bent dayanmaz, gelse seli Türkmenin
Uyanıktır, savaş günü hor olmaz,
Bedduaya, nazara dûçar olmaz,
Bülbülden ayrılıp solup kurumaz,
Hep amber saçar çiçeği Türkmenin.
Soylar kardeştir, boylar yâridir,
İkballer ters dönmez Hakk’ın nurudur,
Mertler at binse savaşa doğrudur,
Düşman üstünedir yolu Türkmenin.
Başı dumanlanır, ciğer dağlanmaz,
Taşları parçalar, yolu bağlanmaz,
Gözüm ele bakmaz, gönül eğlenmez,
Mahtumkulu, söyler dili Türkmenin