Diyarbakır Surları ve tarihçesi-35
Diyarbakır Surları ve tarihçesi-35
Diyarbakır'ın İslam'la tanışması
Bizans döneminin duvarla birbirinden ayrılmış
iki büyük bölümlü ve iç kaleli kenti, Arapların
Diyarbakır’ı aldıkları 638 yılından sonra uzunca
bir süre iki ana yola bağlı dokusunu korumuştur.
Kentin İslam dünyası ile tanışmasının hemen ardından
merkez bölgeye yaptırılan Sa’saa Camisi
ile İslami donatılar kentte yerlerini almaya başlarlar.
Onbirinci yüzyılda var olduğu bilindiği halde
kesin inşa tarihi ve banisi bilinemeyen Ulu Cami’nin,
kentin merkezine yapılması, inşa ettirenlerin
siyasi tercihini ortaya koymaktadır. Onbirinci yüzyılda
Dağ Kapı, onikinci yüzyılda Mardin Kapı’nın
mescide dönüştürülmelerinde de siyasi bir takım
etmenler rol oynamış olmalıdır. Mervanoğulları,
İnaloğulları, Artuklu ve Osmanlı saraylarının iç
kalede bulunuşu, bu bölgenin tarih boyunca
yönetim merkezi olma kimliğini koruduğunu göstermektedir.
Artuklu dönemi ve medreseler
Diyarbakır, medreselerle Artuklu döneminde
tanışır. İlk kuruluşu Halifeler dönemine dayandırılan
şehit mezarlarının dışında, İnal ve Nisanoğulları
döneminde olduğu gibi, Artuklular zamanında da
türbe yapılmamıştır. Artuklular, İç Kale’deki saraylarının
ve askeri birliklerin emniyeti için bu
alanı küçülterek kontrol altına almışlardır. Kurdukları
halı atölyeleri ve şehirlerarası yollar üzerine
inşa ettikleri köprülerle ticari faaliyetleri canlandırdıkları
görülmektedir. Artuklu döneminde kentin,
eski dokusunu büyük ölçüde koruduğu söylenebilir.
Akkoyunlularla birlikte inşa edilen tekke, zaviye,
tarikat yapıları, cami ve mescitlerin etrafında
küçük ölçekli mahalleler oluşmuştur. Bu mahallelerde
yaşayarak merkezi bölgeden kendini soyutlayan
Türkmenlerin başlangıçta merkezle ilişkileri
çarşı, pazar ihtiyaçlarıyla sınırlıdır. İç Kale’deki
Sahabeler Türbesi dışında, ilk kez yine bu
dönemde cami avlularına bani türbelerinin yapıldığına
tanık olunur. Bu dönemde kentin kuzeybatı
kesiminde, sur duvarlarına yakın kısımlarda yapılaşma
artar. Konstantius döneminde başlayan
sur duvarlarının tahkimine yönelik faaliyetlerin
16. yüzyıl ortalarına kadar sürdüğü, Artuklu
dönemi sonuna kadar kent merkezi önemliyken,
Artuklu sonrasında, özellikle Akkoyunlu ve Osmanlı
dönemlerinde merkezin çarşı, pazar alanı olma
dışında önemini yitirdiği, dini amaçlı işlevlerin
merkez ve dışında kurulan cami ve mescitlerin
çevresinde gerçekleştirilmeye başlandığı görülmektedir.