Litvanya-1-

Arkadaş grubuyla Türkiye-Litvanya Milli futbol maçını seyrederken, kimilerinin “yahu bu Litvanya da nerede acaba, nasil bir ülke?” gibi konuştuklarını işittikten sonra, İskandinavya’nın güzel ülkesi hakkında bildiklerimi, gördüklerimi yazmak istedim.
Ben bu güzel ülkeye dört kez gittim. Bu seyahatlerimden ikisi, uluslararası folklor festivali, öteki ikisi de, bizzat düzenlediğim “UluslararasıTürkiye-Litvanya İlişkileri” konulu sempozyum çalışmaları için idi…
Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde, Litvanya da bağımsızlık ilân ederek, dünya coğrafyasında yer aldı. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti, Litvanya’yı ilk tanıyan ülkeler arasında idi.
Litvanya, Ankara’da Büyükelçilik açarken; başına da bir Karay Türkü olan Dr.Halina Kobeckaite’yı getirdi. Halina hanım, Özbekistan’da da görev yapmış olduğu için, Türkçe’yi iyi biliyordu. Kendisiyle tanıştıktan sonra, zaman zaman ziyaretlerde bulunmuş ve olumlu bir ilişki kurmuştum. Ülkelerimiz arasında, folklor ilişkilerini başlatmış, karşılıklı ekiplerin, festivallere katılımlarını sağlamıştık. Halina Hanımı, Silifke Folklor ve Müzik Festivali’ne davet edip, konuk etmiştik. Hatta Silifke’ye, Litvanya Karayları’nın ruhani lideri pozisyonundaki eşi Mykolas Firkoviçius’la birlikte gelmişti. Sonra biz, Litvanya’ya davet edildik ve bu ülkedeki festivallerde, Halk Oyunlarımızın, dolayisiyle ülkemizin tanıtımını yapmıştık.
 
VİLNİUS
Yaklaşık 4 milyon nüfuslu Litvanya başkenti Vilnius’taki ilk seyahatte bize rehberlik eden Bn.Kazis Stançikas’in şu sözünü hiç unutmadım: “Tarih içerisinde Osmanlı ve Litvanya imparatorlukları birbirleriyle sınır komşusu idiler…” Bu kadim dostluk ve komşuluk ilişkileri, bugün de Türkiye-Litvanya ilişkilerinin temelini oluşturmaktadır.
 
KUPİSKİS
Litvanya’nın Kupişkis kenti, kuruluşunun 470. yıldönümünü kutluyordu ve bu münasebetle bir de festival düzenlenmişti. Halk oyunları ekibimiz de bu festivalde Türkiye’yi temsil edecekti.
Vilnius-Kupiskis arası 200 Km.idi ve yolculuğumuz iki saatten fazla sürmüştü. Bizi kent içindeki bir öğrenci yurduna yerleştirmişlerdi. Akşam yemeği için masaya konulan şeyler, masada kalmış; marketten yapılan alışverişlerle karınlar doyurulmuştu. Zira bizim çocuklar yemekteki etlerin domuz eti olabilecği kuşkusu ile masadaki yemeklere dokunmamışlardı. Oysa rehberimiz “sizin Müslüman olduğunuzu biliyoruz” demişti!...
Ertesi gün, 10 bin nüfuslu Kupiskis kentinde ve küçük bir köy olan Skapişkis adlı köyde de gösteriler yapılmıştı
Kupiskis gözlemlerime göre, Litvanya’da yaşayanlar uygar insanlardı; bu insanlar yasal kurallara eksiksiz uyuyorlardı. Halkın hâli vakti iyiydi ve hemen herkesin otomobili vardı. Gençler uzun boylu yakışıklı ve güzeldi. Bizim grubun hepsi, kızların çok güzel oldukları kanaatindeydi. Kadın nüfusunun, erkeklere nazaran daha fazla olduğu da bir gerçekti. Dediklerine göre, bir erkeğe, 5-6 kadın düşüyordu!...Bunun bir nedeni de, 2.Dünya savaşından sonra Ruslar’ın erkekleri sürgüne göndermeleriydi!
 
Folklor Müzesi
Yurt dışı seyahatlerde benim, mutlaka gezip görmek istediğim yerlerin başında folklor müzeleri geliyordu. Kupiskis’deki folklor müzesini gezerek bilgiler almıştım. Adamo Petrausko adlı bir kişi, kişisel çabalarıyla, yıllarca folklorik malzemeler toplamış ve kendisine ait bir binada da müze oluşturmuştu. Bu zat sonraları müzeyi, bina ile birlikte devlete bağışlamıştı; ama ölünceye kadar, müzenin bulunduğu binada yaşamını sürdürecekti.
Öğleye kadar müzeyi gezip görmüş; öğleden sonra da Birzai kasabasına giderek, kentin kenarındaki Likenai adlı sanatoryumda grubumuz bir gösteri yapmıştı. Burası devlete ait muhteşem bir tedavi merkeziydi. Ama hemen vurgulamalıyım ki; burası her türlü doğal güzelliklerin bulunduğu bir sayfiye yeriydi. Kaplıca vardı ve fizik tedavisi de yapılıyordu. Bir de konser salonu vardı ve hastalara çeşitli sanat gösterileri sunuluyordu.  (DEVAMI VAR)
 
Silifke Belediyesi folklor topluluğu, Vilnius Büyükelçiliğimizin önünde