Bu Özbekistan seferimde sık sık birlikte olduğumuz  Server İspahi “Biz ülkemize, Gürcüstan’a dönmek istiyoruz. Hepimiz Azerbaycan’da toplanıp hep beraber Gürcüstan’a gireceğiz!..” demişti. Server İspahi, Özbekistan’daki Ahıska Türklerinin lideriydi. Stalin despotu öteki Türklerle birlikte babasını da Kafkasya’dan Özbekistan’a sürgün etmişti.

Aile Taşkent’e bağlı Sredneçirçikskyi Rayonunun Üçkoz Tiimesh köyüne yerleşmiş; Server de 1950 yılında burada dünyaya gelmişti. Köyde 2000 Türk yaşıyordu ama Fergana olaylarından sonra bu sayı 1500’e düşmüştü!.. Ahıska Türkleri, II. Dünya Savaşı’nda Sovyet ordusuna 40 bin asker vermiş, bunların 26 bini şehit düşmüştü.. Kafkasya’dan buralara gelirken de kötü hava şartları yüzünden 17 bin kişi ölmüştü. Bu insanlar savaşta SSCB için savaşmışlar ve ölmüşlerdi. İçlerinden 8’i “Kahraman” ilan edilmişti. Aralarından 3 kişi “Sosyalist Emek Kahramanı” ödülü almışlardı. Çalışkan insanlardı; çalışıyor, kazanıyor ve iyi yaşıyorlardı. Arabaları da paraları da vardı. Bu durum Özbekler’in kıskançlıklarına yol açmış; provakasyonlar da olunca kardeş kardeşi öldürmüştü! Fergana olaylarında 400 Ahıskalı Türk ölmüştü, ama Özbekler de 11 bin kişi kaybetmişlerdi… Görevliler olaydan bir gün önce Türklerin ellerindeki kazma, kürek gibi araçları toplamışlar. Ertesi gün de silahlı saldırı başlamış, Türkler kendilerini savunmak amacıyla ilgililerden 200 silah talep etmişler; Moskova ise “Sakın ha! Türkler 200 silahla değil Fergana’yı, bütün Özbekistan’ı ele geçirirler.” diyerek reddetmişti. Ama onlar, kendilerini savunmayı ve saldırıyı püskürtmeyi bilmişlerdi.

Server, tarımla uğraşıyor, salt domates üretiminden yılda 25-30 bin Ruble gelir elde ediyordu. Olaylar nedeniyle o yıl, 15 ton domatesi çürümüştü. Artık, Gürcüstan’a, geldikleri topraklara dönmek istiyorlardı. Özbeklerle 45 yıllık birliktelik, bundan böyle devam eder miydi? Önemli bir kısmı Azerbaycan’a, bir kısmı da Rusya Federasyonu’nun çeşitli bölgelerine göç etmişlerdi. Moskova’da da işleri takip edenler vardı ve onların maddi ihtiyaçlarını da karşılıyorlardı. Server İspahi, Özbekistan Devlet Üniversitesinin Özbek Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştu ve Rus, Özbek ve Türk dillerini çok iyi konuşuyordu.

Ahıska Türkleri kısaca VOK olarak tanımladıkları “Vaktınca Organizasyon Komitesi” adıyla bir örgüt kurmuşlardı ve bu örgüt vasıtasıyla ana vatana dönmek istiyorlardı. Bu komitenin başkanlığını Yusuf Serverov yapıyordu ve her rayonda bir yardımcısı vardı. Server İspahi de bunlardan biriydi. Server, Türkiye ile de temastaydı ve Türkiye’den kendisine kitaplar gönderiliyordu. Server, Ahıska Türklerinin sayılarının 400 bin dolayında olduğunu söylemişti.

Server İspahi bir gün beni Zazalo (Uçhoz Tiijmska) köyüne götürmüştü. Bu köyde Ahıska Türkleri yaşıyorlardı. Zazalo’da yaşayanlar 2700 kişiydi. Buraya Küçük İstanbul da diyorlardı. Köyde Server’in babasını da görmüş kendisine bir seccade, kız kardeşine de bir Kur’an’ı Kerim hediye etmiştim.

SSCB coğrafyasının hemen hemen her yerinde Ahıska Türkleri’ne rastlamıştım. Esasen Sovyet coğrafyasında Türk’lüğü temsil edenler de onlardı. Zira onlar “Türküm” demekten korkmuyorlardı!...

Taşkent, çok geniş bir alana yayılmıştı. Bu nedenle yürüyerek bir semtten başka bir semte gidebilmek hem çok zaman alıyor hem de yorucu oluyordu. Ama toplu taşıma araçları çok ve çeşitliydi. Örneğin mükemmel bir metrosu vardı. Esasen, SSCB döneminde nüfusu 1 milyonu geçen her şehirde metro inşaa ediliyordu.

Görkemli bir TV kulesi ve bu kule üzerindeki döner restoran, şehre Avrupai bir hava veriyordu. Şehrin hemen hemen tamamı yeniden inşaa edilmişti. Eski Taşkent’ten ise çok az yapı kalmıştı. Benim orada olduğum günlerde iki önemli konu, ülkenin gündemini oluşturuyordu. Bunlardan birisi, Özbek dilinin, resmî devlet dili olmasıyla ilgili yasanın çıkarılması; öteki ise tarladaki pamuğun bir an önce toplanması. Bu konuda öğrenciler de seferber edilerek pamuk toplatılıyordu. Radyo yayınlarıyla halka hitap edilerek gönüllü toplayıcılar aranıyordu!..

Taşkent radyosunda gazel-ilâhi türü müzik icra ediliyordu. Kimi zaman Batı müziği enstrümanları duyuluyor; kimi zaman Klasik Arap-Türk müziği ve hatta Uygur 12makamı…

Esasen Uygur ve Özbek müzikleri birbirlerine çok benziyordu.