İşte bu ilk adımdan sonra ki adımlar peş peşe gelir, kız istemeye gidilir, nişanlanma merasimi yapılır ve nihayet düğün zamanı gelir çatar.
İşte o düğün günü iki günden birisidir ya "düşembe" akşamıdır, ya "perşembe"
"Kına gecesi" ise bu iki günden bir önceki gündür.
Mesela Çarşamba akşamı, her iki taraf kendi evlerinde toplanıp kınalarını yakarlar gençlerin ve o akşam düğünün müzikli, eğlenceli bölümü yaşanır.
Düğün salonu kültürünün henüz başlamadığı günleri hatırlatırken, Diyarbekir evlerinin hepsinin "havuşu" büyük olmazdı, ama mutlaka büyük olanları vardı komşuların evleri arasında, işte bu büyük "havuşlu" 'avlu' evlerde yapılırdı kına geceleri.
Erkek tarafında hep erkekler vardır, kız tarafında hanımlar.
Ama erkeklerin yaptığı kına gecesini görmek, seyretmek isteyen hanımlar da yok değildi hani?
Bunlar bitişik evlerin damlarına çıkar, eğilir öyle seyrederlerdi.
"Kına gecesi" tam bir coşku içinde yaşanırdı, şimdiki gibi kafaları patlatırcasına gümbürtü, gürültü yoktu da saz vardı, cümbüş vardı, darbuka vardı, yüksek sele ve tempo halinde bağırılarak söylenen "ki zava, ki zava?" seslerine verilen "Ahmet zava" cevabının sesinden titrerdi düğün evinin seması.