Çayhanede oturanlar, kitap okuyanı büyük bir dikkatle dinlerdi. Ne var ki, maceranın en heyecanlı yerinde masalın devamı  ertesi akşama bırakılırdı. Özellikle Ramazan geceleri bu çayhaneler ve kıraathaneler şenlikli olurdu. Evlerde iftardan sonra Teravih namazı için camilere giden erkekler oradan çayhanelere geçerlerdi.

Böylesi gecelerde bazı çayhane ve kıraathanelerde mevsimine göre çeşitli eğlenceler düzenlenir, böylece sahura kadar zaman geçirilmesi sağlanırdı.

Böylece 30 gün boyunca  bu çayhanelerde çeşitli kitaplar okunmuş olurdu.

Bazen bu çayhanelere dengbejler gelir, arbane eşliğinde ünlü destanları yanık sesle okurlardı.

Çayhane ve kıraathanelerin çoğunda tombala çekilirdi. Genellikle sahura kadar süren tombala çekilişlerinin geliri ya bir derneğe, ama çoğunlukla Kızılay’a kalırdı.

Kente sıkça gelen Muammer Karaca, Avni Dilligil, Kemal Dirim, İsmail Dümbüllü gibi ünlü tiyatrocular, Zati Sungur, Abra Kadabra gibi ünlü illizyonistler büyük ilgi görürdü.

Özellikle Kemal Dirim, sahnelediği eserdeki diyaloglarda kentin tanınmış tipleriyle ilgili espriler yapar, büyük alkış alırdı.

Bu diyaloglarda, seçilen kimsenin özellikleri esprili bir biçimde dile getirilirdi.

Örneğin;

“Hele şuna bak tıpkı bobstil Şevket gibi giyinmiş…”

“Yahu, kardeşim sen Çelebi Eser misin, bu kadar para harcıyorsun…”

Tiyatroculardan başka kantocular, meddahlar, ses sanatçıları da gelirdi. Bunların bazıları Dağ Kapıdaki Yeni Şehir Sinemasında gösteri yaparken, bazıları da büyük kıraathanelerin sahnelerine çıkarlardı…