Kentleşme sürecinde Diyarbakır-2

Kentleşme sürecinde Diyarbakır-2

 

Kentleşme ile birlikte ortaya çıkanlar

Günümüzde büyük kentlerimiz, konut, ulaşım,

içme suyunun yetersizliği, kanalizasyon atık suların

arıtılmaması ile oluşan su kirliliği, trafikten, sanayiden

ve ısınma amaçlı yakmalardan kaynaklanan

hava kirliliği, gürültü kirliliği, yeşil alan ve rekreasyon

alanlarının yetersizliği, okul, eğitim ve

kültürel alanların yetersizliği gibi pek çok sorunla

karşı karşıyadır. Hızla büyüyen kentlerde ve çevresindeki

doğal ve tarihi değerleri hızla tahrip etmekte

çevreye uyumlu geleneksel mimari öğeler

hızla yok olmaktadır. Bu düzensiz yerleşimler,

artan nüfusun gıda üretimi için çok önemli olan

tarım alanlarını yutarak genişlemektedir.

Sosyolojik faktörler ve göç olgusu

Hızlı kentleşme olgusu kentlerde çevresel değişim

kadar, sosyal değişimlere de neden olmaktadır.

Kentleşme kavramının, salt bir nüfus hareketi

veya bir arsa ya da konut üretme biçimi olarak ele

alınması; bu olgunun varlık nedenini açıklamakta

oldukça yetersiz kalır. Birbirinden farklı girdileri

kendi bünyesinde barındıran kentleşme, aynı zamanda

toplumsal ve kültürel yaşam biçiminin dönüşümüyle

ilgili ve kendi hiyerarşisi içinde katmanları

olan toplumsal bir dönüşümün yansımasını

da ortaya koymaktadır.

Temelde göç olgusu ile ortaya çıkan bu sosyal

değişim bunalımları, kentin mekân kullanım biçimine

de yansımaktadır. Bu nedenle ülkemizdeki

kentleşme sürecinde mekân gelişimi ile ilişkili

kent formunun oluşmasında sosyolojik faktörlerin

ve göç olgusunun temel bir faktör olarak incelenmesi

gerekmektedir.

Kentlerin mekânsal gelişimi iki eş zamanlı

eğilim ile karakterize edilebilir. Birincisi kentsel

alanda nüfus ve ekonomik aktivitelerin yoğunlaşması,

ikincisi kentsel yayılma ve kent formunun

oluşması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Birinci eğilim geçen yüzyıl içerisinde büyük

kentlerimizde yaşanmıştır. İkinci eğilim ise kentsel

alanın kırsal alanlara doğru genişlemesi, konut

alanlarının diğer arazi kullanım tiplerinden ayrılması

ve ikincil konut alanlarının gelişimi olarak karşımızaçıkmıştır.

İkinci eğilim; makroform (biçim),

işlev alanları, ulaşım sistemi, yerleşme büyüklüğü

ve nüfus yoğunluğu kararları ile doğrudan ilişkili

olan kent formu bileşenlerini beraberinde getirmiş

ve birçok tarım alanının da kentsel alana dönüşmesi

ile sonuçlanmıştır. Yaşanan bu süreç, kentsel bölgelerin

sürdürülebilirlik ilkeleri ile yeniden tartışılması

gerekliliğini ortaya koymuştur.