Ezidîlik-12
Mitos Hakkında Farklı Görüşler
“Mitos”un sözcük anlamının masal, öykü,
efsane anlamlarına geldiği konusunda ortak bir
kanı olmakla beraber, tanımı konusunda tarih boyunca
farklı görüşler ortaya çıkmıstır. İlkçağdan
günümüze kadar mitosun tanımı hakkında çok
şeyler söylenmis olmasına rağmen bütün bilim
adamlarının kabul edebileceği bir tanım yapılamamış,
tarih boyunca yapılan tanımların hiç biri
üzerinde tam bir mutabakat sağlanamamıs ve konu
ile ilgili yapılan tanımlar kişiden kişiye, asırdan
asra değişmistir. Bütün bunlarla beraber mitosun
tanımını yapmanın zorluğu herkes tarafından kabul
edilmiştir.
Mitosun tanımındaki belirsizlik, mitosun ne
olduğunu ifade etmeye çalısan kişilerin/akımların
kendi genel temayüllerini bu tanımlarda yansıtmış
olmaları ve mitosların birbirinden farklı birçok
türe ayrılmış olmaları nedeniyle daha da zorlaşmaktadır.
Alman “Doğa Mitoloji” ekolü, mitosun
doğa olaylarının alegorik anlatımı olduğunu ifade
ederken, “Tarihsel” ekol -özellikle de Andrew
Langmitosun tarihsel olaylara iliskin anıların kutsal
anlatısı olduğunu söylemektedir.
Psikanalist ekol ise mitosun gündüz görülmekte
olan düşlerden baska bir şey olmadığını belirtmektedir.
Öte yandan Malinowski gibi antropologlar,
onun “toplumsal gereksinimlere ve isteklere dayalı,
dahası pratik gereksinimlere yardım eden, dinsel
gereksinimleri ve ahlaksal özlemleri derinden doyurmaya
yönelik eski bir gerçekliğin yeniden anlatılması”
olduğunu vurgulamaktadırlar.
Türkçe yazılmıs olan kitaplarda da bu durum
görülür. Annamarie Schimmel’e göre mitos, ilahların
tarihi; dünyanın yaratılısını, ilâhların münasebetlerini,
tabiatüstü kuvvetlerin maceralarını anlatan,
hemen her dinde bulunan ve en eski zamanlara ait
olan hikâyeler ki, göze görünen bir hakikati anlatmamakla
beraber eski zamanların lisanı ile insanlara
dokunan bir tabiatüstü hakikati temsil ve beyan
etmeğe çalısır.
Fuzuli Bayat’a göre, “Mitoloji, dünyanın oluşumunu,
vasıtaların biçimlenmesini açıklayan dinamik
isaretler sistemidir. Mit, her zaman herhangi
bir noktada insanı ilgilendiren hayat hakikati ile
karşılaşır ve onu kendine has bir sekilde açıklar.”
Behçet Necatigil ise, mitosların, ilkel insan topluluklarının,
evreni, dünyayı ve doğa olaylarını kisilestirerek
yorumlamak, henüz sırrını çözemedikleri
yasamın ve evrenin çesitli görüntülerini bir anlam
kolaylığına bağlamak gereksiniminden doğmuş,
doğa güçlerini kişileştiren, canlı varlıklar ya da
ölümsüz tanrılar halinde tasarlayan öyküler olduğunu
söyler.