Ezidîlik-16

Efsaneler

Efsaneler de, anlatıcısı ve dinleyicisi tarafından

gerçek olarak kabul edilmişlerdir. Fakat karakterleri

mitoslarda görüldüğü gibi beşerüstü özelliklerle

donatılmamıştır. Efsanelerde, kahramanlar insani

özellikler taşımaktadırlar.

Göçlerden, savas ve zaferlerden, eski kahramanların,

seflerin ve kralların yaptıklarından, hükümranlıklarından

ve onların basarılarından söz

ederler. Bu anlamıyla efsaneler yazılı tarihin, sözlü

gelenekteki bir karsıtıdır; ama azizlerin, perilerin,

hayaletlerin ve gömülerin konu edildiği yerel anlatmaları

da içerir.

“Efsane” ve “mitos” tür olarak karsılastırıldıklarında

aralarında bazı farklılıkların olduğu görülecektir.

Benzer özellikler tasıyan ve benzer islevlere

sahip olan bu iki tür arasında en dikkat çekici

farklılık, efsanede anlatılan zamanın daha yakın

olması ve kahramanların tanrılar yerine insanlar

olmasıdır.

Yine de her iki tür hakkında yeterince çalısma

yapılmamıs olmasından dolayı, mitle efsane sınırının

yeterince belirlenmediğini söyleyen Fuzuli Bayat’a

göre ikisi arasındaki esas fark, efsanede konunun

esasını doğrudan, gerçek hadiselerin teskil etmesidir.

Buna göre her mitosun kökeninde gerçek olaylar

bulunmayabilir, fakat efsane gerçek bir olayın

dilden dile aktarılması ve bu aktarım sırasında aslından

baska bir şekle bürünmesidir.

Max Lüthi de efsanenin ağızdan ağza aktarılırken,

her anlatıcının kişisel özelliklerine ve şairler

tarafından islenirken edebi sanatsal katkılarla değisikliğe

uğraması sonucu gerçekten uzaklaştığını

belirtir.

Bütün bunlarla birlikte ülkemizde yapılan çalısmalarda

efsane ve mitos arasında net bir ayrım

hâlâ ortaya konulamamıstır. Yazılan eserlerde, her

iki sözcük de birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Telif eserlerde bu durum böyle olduğu gibi yapılan

çevirilerde de aynı durum görülmektedir. Bu iki

tür arasında ayrımın ortaya konulamamasının

nedeni yukarıda da ifade edildiği gibi efsanelerin,

özellikle dini efsanelerin mitoslarla benzer özelliklere

ve işlevlere sahip olmasıdır.