“Mutlu Sömürü” Yoktur!
Çok iyi hatırlıyorum; veganlığı ilk araştırdığım zamanlar şöyle bir mesaj atmıştım vegan bir sayfaya:
-"Yoğurdu, peyniri, yumurtayı köyden alsam, yani endüstriyel olan hayvansal ürünleri kullanmasam, vegan olmuş sayılır mıyım?"
Veganlığı yanlış anlamıştım yani. Hayvanlara acı çektirmeden onları sömürmenin normal olduğunu sanmıştım. Çünkü vegan sayfalara baktığımda tek gördüğüm şuydu; endüstriyel zulüm. Ve tabi süt çiftliklerinde, tavuk çiftliklerinde, mezbahalarda yaşanan kötü muamele.
Bu da beni şöyle düşünmeye sevk etti; hayvanlara "iyi muamele" edilince sorun olmaz..! Yani köylerde ineğini seven, okşayan ninelerden süt alınca veya gezen tavuk yumurtalarını alınca sorun olmaz sandım. Hayvanlara uygulanan şiddet görüntülerini izledikçe, endüstrideki zulmü gördükçe, "mutlu sömürüye" yöneldim.
Yani asıl meselenin hayvanlara yapılan "kötü muamele" olduğunu sandım. Yapılan paylaşımlar ister istemez buna yönlendiriyordu. İyi muamele olursa hiç bir sorun olmaz, demeye getiriyordu bu video ve görseller. Oysaki asıl mesele kölelik. Avrupalılar siyahi kölelerine iyi davrandıklarını söylüyorlardı. Ama bu, onları haklı çıkarır mıydı? Yaptıklarının doğru olduğunu, bir insanın özgürlüğünü elinden almanın, onu sömürmenin doğru olduğunu gösterir miydi?
Öyleyse asıl mesele iyi muamele veya kötü muamele değildir, asıl mesele endüstriyel veya organik olma meselesi de değildir. Asıl mesele hayvanları köleleştirip onlardan faydalanma meselesidir. Onları mal ve kaynak olarak görme meselesi... Mutlu sömürü elbette ki söz konusu olamaz. İyi muamele elbette ki hayvanları köleleştirmemizi haklı çıkaramaz. Nitekim onlar bizimle eşit konumdalar. Bizden aşağı değiller. Asıl kavramamız gereken nokta bu.
Hayvanlara ne kadar iyi muamele edilirse edilsin veya daha geniş kafeslerde, açık arazilerde bakılırsa bakılsın onlara ait olanı almaya hakkımız yok. Bu düpedüz gasptır, sömürüdür. Bir ineğin sütü sadece ama sadece kendi yavrusuna aittir. Hem de son damlasına dek. Ve yumurta tavuğa aittir. Ve tabi bal, arıya...
Hangi kadın ister ki, iyi muamele edildiği bir mekanda sütünün veya yumurtasının alınmasını. Yaşlanınca "faydasız" hale gelince de boğazlanmayı... kim ister ki ?!! Elbette ki hiç bir kadın istemez veya kimse bu muamelenin insan türünde bir kadına yapılmasına müsaade etmez, bunu katiyen adil bulmaz. Ama söz konusu hayvanlar olunca...
İşte zurnanın zırt dediği nokta da tam olarak burasıdır. İnsan türüne yapılmasını istemediğimiz bir şeyi hayvanlara yapmanın doğruluğunu; organik, köy ürünü, iyi muamele, mutlu sömürü diyerek savunmak... Bunun adı tam olarak; "türcülük."
Endüstriyel hayvancılık görüntüleri maalesef ki insanları yanılgıya düşürüyor, aslolan nedenden uzaklaştırıyor. Meselenin sadece "kötü muamele" olduğunu, "kötü mekan" olduğunu zannetmelerini sağlayıp "mutlu sömürüye" yönlendiriyor insanları.
-"Amaan canım, ben zaten Ayşe teyzeden alıyorum sütümü. Hem o, kızı gibi sever ineğini."
-"Aman canım, ben zaten kendi beslediğim tavukların yumurtalarını kullanıyorum."
-"Bizim kasap tanıdıktır, o eziyet etmeden kesiyor canımm." vs. tarzında bahaneler üretmeye başlıyor insanlar bu kez de. Yani aslolan nedenden uzaklaşıyorlar.
Bu sebeple asıl vurgulanması gereken; hayvanların mal, köle, eşya olmadığı noktasıdır. Bizimle eşit değerde olduklarıdır. Asıl mesele kötü muamele, kötü mekan değil, hayvanları "fayda" amaçlı görmektir. İster organik olsun ister endüstriyel, ister iyi muamele olsun ister kötü muamle; hayvanları sömürmek ahlak dışıdır.
Hayvanlar tıpkı bizim gibi duyguları olan, aileleri ve birer karakterleri olan bireylerdir. Onlar da ölümden en az bizim kadar korkarlar ve yaşamak onlar için de en değerli haktır. Onlar bilge ruhlara sahiptirler. Sırf tür olarak bizden farklılar diye, bizden aşağı sayılmazlar veya onları "insancıl" bir şekilde sömürüp, öldürmemiz mübah olamaz. Asıl vurgulanması gereken noktalar bunlardır.
Kendimize yapılmasını istemediğimiz hiç bir şeyi onlara da yapmamalıyız ve buna destek olmamalıyız. Ancak o zaman türcü olmayız. Nitekim türcülük faşizimdir. Hayvanları mal ve kaynak olarak kullanmak ise başlı başına türcülüktür. Ve bu kavram en az ırkçılık kadar faşizim içeren aşağı bir kavramdır, en az homofobi kadar ve en az cinsiyetçilik kadar.