Dün çocuktuk bugün büyüdük sandık! Meğerse iş büyümekle de bitmiyormuş. “Benim babam senin babanı döver!” den geçip “Benim milletvekilim senin milletvekilini döver!” e geçmişiz.

Türkiye’de yaşanan trajikomik durumlar tıpkı bir evin direği ve temelinin birbirinden ayrılması gibi bizi ve diplomatik büyükleri birbirinden koparıp yerle bir ediyor. 16 Ağustos tarihli meclis günlüğümüzde bakalım konumuzla alakalı olarak neler olmuştu, hatırlayalım!

AYM (Anayasa mahkemesi) kararının TBMM’de görüşüldüğü oturum da araya serpiştirilen konudan alakasız ağır ithamlı sözler ve sahnenin sonunda kavga ile biten genel meclis kapanışımız!

Bir geleneğe bağlanmasa iyidir artık. Ne diyelim!

Biri oradan saldırıyor diğeri oradan yumruk sallıyor. Ortada dönen mesele ise mahalle kavgalarına taş çıkartacak cinsten. “Sen onu yaptın kötüsün!” “Sen şunu söyledin kötüsün!” Hadi ceza keselim…

Bizlere örnek olmaları gerekirken koca koca adamların yaptığı iş midir bu!

Tarih boyunca milyarlarca insanın ölümüne sebebiyet veren biz insanoğlu hala bakıyorum da bir arpa boyu yol gidememişiz. Teknolojik gelişmeler, refah seviyesi derken bu refah seviyesine ulaşabilen insan sayısı yine aristokrasi sınıfının kapsamından ileri gidemiyor. Ezilen sömürülen halk ses çıkartmadıkça; savaşların, kavgaların ve afetlerin arasında ülke değil dünyaca kocaman bir ses çıkartmadıkça bu bozuk devran bitmez.

Aslında kavganın kavga ile bitirilemediğini anlayan zihniyet varlığını kabul ettirirse zaten sorunlar kendiliğinden hallolacaktır. Halk olarak bu gücü elinde bulundurması gereken yurttaşlar olması gerekirken hala bizim yerimize orda kendi sorunlarından bahsetmeye çalışanların maksadını zannediyorum ki anlamışızdır.

Üniversite okuduğum zamanlarda Tarih Profesörü olan hocamızın bize bu konuda aktardığı ibretlik bir söz vardı.

“Olan biten tarihsel tüm olayların arkasında duran asıl sebep hep ekonomi olmuştur.”

Kutuplaşma ile elde edilmek istenen çarklara rağmen hala hepimize farklılıklarımıza rağmen dünyada yaşam yerinin var olduğuna inanan bir temelde hareket ederek kavgasız savaşsız bir ortamın sözlerden ziyade eylemlere dökülerek gösterilmesini umarak kavgaların bitmesini yaşayan her can için diliyoruz.

Denildiği üzere tarih hep tekabülden ibaret olarak yol alıyor. Bizler bir karınca misali; “Aman, şu yolda beni bir büyük ezmeden ekmeğimi eve taşıyabileyim!” diye dua ede ede geçerken bahtımız hep aynı doğrultuda akıp gidiyor. Umarım bir gün geç olmadan biz de bu çarkın kırıldığını görme şansına erişebiliriz.

Mücadele ile kal Türkiye!